PeyamaKurd - Toplantıda konuşan Bakırhan, Ben Muğlalıların yediden yetmişe bu süreci desteklemesi gerektiğini belirtmek istiyorum. çünkü bu süreç sadece bir DEM Parti, AK Parti süreci değil. Sadece bir Kürtler ve iktidar görüşmesi değil. Demokratik toplum sürecidir. Türkiyenin demokratikleşmesidir. Kürt meselesinin yüz yıl sonra demokratik bir şekilde çözülmesi için aynı zamanda bir fırsat kapısıdır. Umarım bu fırsat kapısını hep birlikte değerlendiririz. Hepimizin buna ihtiyacı var dedi.
Bakırhan, şöyle konuştu:
Şimdi Orta Doğuda hep beraber izliyoruz. çok sıkıntılı, sancılı bir süreç yaşanıyor. Orta Doğuda bir gelecek yüzyıl yeniden şekilleniyor. Evet, çok iddialı bir şey. Her birimizin gelecek yüzyılını etkileyecek bir döneme giriyoruz. Orta Doğuda gelişmeler burayı da etkiliyor. Hemen yanı başımızdadır. Oradaki kaos, kriz, çatışma ortamı her gün yeni boyutlara ulaşarak, yeni bir şekil alarak devam ediyor. Dolayısıyla Orta Doğu yeniden şekillenirken, Türkiye de yeniden kendisine demokratik bir zemin, demokratik yol bulmak durumundadır. Bunu ben söylemiyorum, Orta Doğuyu çalışan herkes aynı şeyi söylüyor. Orta Doğudaki bu çatışmalı zeminden, bu kriz, kaos zemininden uzak durmanın en yegne yolu, en doğru yolu, kendi toplumsal barışımızı, iç barışımızı sağlamak; Kürt ve Türklerin yüz yıl sonra tekrar kardeşçe, eşitçe bir zeminde yaşamalarını sağlayacak bir süreci inşa etmektir.
Öcalanın çağrısıyla yeni bir umut ortaya çıktı
Türkiyede de yeni bir umut ortaya çıktı Sayın Öcalanın çağrısıyla birlikte. Tekçi, katı ulus merkeziyetçi zihniyet yerine kapsayıcı, demokratik, herkesin eşit yurttaşlar olduğu, kimsenin dinine, kimliğine karışmadığı, ben Kürdüm dediği için idam edilmediği, ceza almadığı, ben Kürdüm dediği için belediyesine kayyum atanmadığı yeni bir Orta Doğu, yeni bir zemin inşa etmek gerekiyor. Sayın Öcalan aslında bu gelişmeleri gördü. Biraz bu tekçi, bu antidemokratik sisteme de bir değişim önüne koydu. Umarım hep birlikte bunu değerlendiririz. Dünyanın hiçbir yerinde bu çatışma ve çözüm süreçlerinde en başta silah konulmadı. Ne kadar bu konuda iyi niyetli ve samimi olduğunun en iyi göstergesi, silahsa mesele meseleyi devreden çıkarıyorum dedi. PKK ise PKKyi feshediyorum, demokratik siyasal sosyal yaşama katılım için kongre çağrısı yapıyorum dedi. Dolayısıyla önümüzde yeni bir fırsat penceresi var. Bunu değerlendirmek lazım.
Bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı
Bize Bodrumda sorulan en önemli sorular da, yahu tamam siz doğru söylüyorsunuz bu ülkeye barış lazım, demokrasi lazım. Ama bu iktidara güveniyor musunuz soruları oluyor. İşte tam da bu noktada, iktidar halkın bu kaygılarını, bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı. Öyle değil mi? Halka güven verici, güven onarıcı, gerçekten şu ana kadar ki halkın tepkilerini giderici adımlar atması gerekiyor. Ama dikkat edin, bunlar yerine her gün yine belediyelere operasyon oluyor. Ha Antalyaya yapmışsın, İzmire yapmışsın, Adanaya yapmışsın, Adıyamana yapmışsın, ha Diyarbakıra yapmışsın. Biz bunu böyle sayıyoruz. Bu ülkede toplumsal barış olacaksa, bu ülke yüz yıldır çözemediği bu sorunu tekrar çözmeye kalkıştıysa bu süreçte, nedir kayyum atamak, belediye başkanlarını tutuklamak, hukuku keyfi bir şekilde mağduriyetin başında bir sopaya dönüştürmek? Akıl işi midir? Biz bunları eleştiriyoruz. Dolayısıyla bunlara katılmıyoruz. Evet, bize soruyorlar, peki siz neyinize güveniyorsunuz? Vallahi biz bugün Bodrumdaki o renkli bileşene güveniyoruz. Biz Muğlaya güveniyoruz. Bu salona gelen siz değerli halklarımıza güveniyoruz. Biz Muğlanın bereketli topraklarına güveniyoruz. Biz yıllardır Muğlada sistemin bütün ayrıştırıcı politikalarına rağmen birbiriyle kavga etmeyen ve birlikte yaşayan Muğla halkının bu pratiğine güveniyoruz. Daha bundan büyük bir güvence olabilir mi?
Muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu?
Dolayısıyla biz size güveniyoruz. Size güvendiğimiz için de çok gerçekten dik duruyoruz. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz. Kimsenin hakkını yemiyoruz. İktidarın yaptığı olumluluklar varsa onların da hakkını veriyoruz. Ama olumsuzluklar karşısında da, bugün burada söylediklerim gibi duruyoruz. Bu sürece hep birlikte, el birliğiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, kimseyi dışlamadan katkı sunmamız gerekiyor. Muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu? Kadının olmadığı bir barışa barış diyebilir miyiz? Dolayısıyla herkesi ciddiyete, samimiyete; bu tarih sürece uygun pratikler ve adımlar atmaya davet ediyoruz. İktidarın, PKKnin silah bırakmayı planladığı bir süreçte, antidemokratik uygulamalarla kendisini tartıştıran değil; demokratik açılımlarla, adımlarla, demokrasinin gereklerini yerine getirerek anılması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Türkiyenin demokrasiye ihtiyacı var. Muğlanın demokrasiye ihtiyacı var. DEM Parti de bunu sesli bir şekilde demeye devam edecektir.