PeyamaKurd - Şeyh Said ve 47 dava arkadaşı 100 yıl önce bugün (29 Haziran 1925), Şark İstiklal Mahkemesi tarafından şekli bir mahkemede yargılanıp Diyarbakır Dağkapı Meydanında idam edildi.
Şeyh Said ve dava arkadaşlarının idamının üzerinden 100 yıl geçtiği halde mezar yerleri hala bilinmiyor.
Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması için Diyarbakır Barosu tarafından açılan dava son olarak reddedilmişti.
Ankara 5inci İdare Mahkemesi 2024teTürkiye İçişleri Bakanlığının Şeyh Said ve 46 dava arkadaşına dair mezar yerlerine ait arşiv kaydının bulunmadığı yönünde verdiği beyanlar üzerine davanın reddine karar vermişti.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin, 13 Şubat 1925te Diyarbakır Piranda (Dicle ilçesi) başkaldıran Şeyh Said ve 47 arkadaşı 29 Haziran 1925te idam cezasına çarptırıldı.
Şeyh Said ayaklanması nasıl başladı?
1865 yılında Erzurumun Hınıs ilçesinin Kolhisar köyünde dünyaya gelen Şeyh Said, Nakşibendi Tarikatının önemli şeyhlerindendi. Dini eğitimini Hınısta tamamladı.
Türkiyede cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürtlere verilen sözlerin tutulmaması, yeni devletin Kürt inkarı üzerine bina edilmeye çalışılmasına karşı duran Şeyh Said 1923te Albay Cibranlı Xalid Beg yönetimindeki Kürt İstiklal (Azadi) Cemiyeti ile ilişki kurdu.
1923 yazının sonunda Yusuf Ziya Hınısa Şeyh Saidin yanına gitti. Yapılan görüşmede, ayaklanmanın örgütlenmesi yolunda anlaşmaya varıldı. 1923-1924 kışında Kürt önderleri, Paluda yaptıkları toplantıda, Kürt hareketinin gizli çalışmalarının güçlendirilmesini kararlaştı.
Bu haberin Ankaraya ulaşmasının ardından bizzat Mustafa Kemalin emriyle, Yusuf Ziya ile Cibranlı Xalid Beg yakalanarak askeri mahkemede yargılanmak üzere Bitlise gönderince, Şeyh Said Kürt İstiklal Cemiyeti başkanlığına seçildi.
Asıl amaçları, ayaklanmayı 21 Mart 1925te (Newroz da) başlatmaktı. 5 Şubat 1925te Şeyh Said, yüz silahlı ve bir grup ileri gelenle birlikte Haniden yola çıktı. Pirana (Dicle) gelerek kardeşi Abdurrahimin misafiri oldu.
Aynı gece Abdurrahimin evine gelen jandarmalar Şeyh Saidten, evde bulunan 10 Kürdün kendilerine teslim edilmesini istedi. Bunun üzerine Şeyh Said, buraya beraber geldik ve onlar arkadaşımızdırlar. Sizden ricam, ben burada olduğum sürece onlara herhangi bir kötülük etmemenizdir. Ben buradan çıktıktan sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz diye cevap verdi.
Askerlerin söz konusu kişileri almakta ısrar etmesi üzerine halkla askeri birlik arasında çatışma çıktı. Askerlerden bazıları öldürüldü, diğerleri de esir edildiler. Şeyh Said, Kürtlerin genel bir ayaklanmaya hazır olmadıklarını biliyordu. Bu nedenle Piranda meydana gelen olayı sınırlı tutmak için Gençe gitti.
Fakat kardeşi Şeyh Tahirin 10 Şubatta Lice postanesine el koyarak iki yüz adamla beraber Gençe gelip el koyduğu bütün para ve belgeleri Şeyh Saide teslim etmesi ayaklanmanın fiilen vaktinden önce başlamasına yol açtı.
14 Şubatta Şeyh Said, sayıları on bine varan beraberindekilerle Gençe el koydu. Ayaklanma kısa sürede dört vilayeti kapsayan geniş bir alana yayıldı.
20 Şubat 1925te Hanili Salih Bey kuvvetleri kendisine katılarak Lice ve Haniye el koydu. 28 Şubatta Şeyh Şemsettine bağlı kuvvetlerden büyük bir bölümü Diyarbakır yakınlarında kendisine katıldı.
Öte yandan Şeyh Saidin kardeşi Abdurrahim, 29 Şubatta Maden nahiyesinde (Elazığın ilçesi) ayaklandı. Şeyh Eyüp de beş yüz savaşçı ile çermikte Şeyh Abdurrahime katıldı ve ikisi birlikte Erganiye yöneldiler.
28 Şubatta Palu Şeyh Saidin ve o zaman yirmi bin savaşçıya ulaşan Kürt ordusunun karargahı oldu. Burada, Mardin, Ergani ve Madende bulunan Kürt kuvvetlerinden haber alıyorlardı.
Kürt kuvvetleri Diyarbakırı ele geçirmek için 11 Mart gecesinde savaşçılardan seçilmiş bir kuvvet Mardin Kapıdan şehre girmeyi başararak şeyhin destekçileri arasına katıldılar.
Aynı gece yüz elli Kürt çatışmalarda yaşamını yitirdi. Şeyh Said, askerlerine geri dön emrini verdi. Şeyh Said, diğer şeyh ve aşiret reisleriyle Dara Hniyi terk ederek, 27 Martta çapakçura gitti. 6 Nisanda Türk hükümeti kuvvetleri çapakçura girince, Şeyh Said beraberindekilerle (300 atlı) Solhana çekilmek zorunda kaldı.
Sıkıyönetimin ilanı ve İstiklal Mahkemeleri
Ayaklanma başladığında 23 Şubat günü Türkiye bakanlar kurulu acil bir toplantı yaparak, olağanüstü durum ilan edip, ayaklanma bölgesinde bir ay süreyle sıkıyönetim kararı aldı. Meclis de bu kararı onayladı.
Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illeriyle Erzurumun Hınıs ve Bingölün Kığı ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edildi.
Mecliste 4 Mart tarihinde 58 nolu Takriri Sükun Kanunu çıkarıldı ve hükümete geniş selahiyetler verildi.
Bu kanun yürürlüğe girer girmez dönemin Başbakanı İsmet İnönünün önerisi ile İstiklal mahkemeleri kurulmasına karar verildi.
Birincisi Ankara da kuruldu. Yetkileri sınırlı ve bütün Türkiye içindi. İdam kararlarını TBMMnin onaylanması gerekiyordu. İkincisi ise, Vilayeti Şarkıyyeye (Kürt kenleri) bakan sınırsız yetkili mahkemeydi.
Şeyh Saidin başına ödül konuldu
General Kemalettin Sami Paşa, Kürt meselesiyle ilgili hükümetin önünde üç temel görev bulunduğunu; birinci olarak ayaklanmaya karşı acımasız ve kanlı bir bastırma gerektiğini, ikincisi olarak, ayaklanmaya katılsın, ya da katılmasın; bütün Kürtlerin silahsızlandırılacağını, üçüncüsü de; Kürtlerin ülkenin diğer yörelerine çoğunluğu oluşturmayacak bir biçimde dağıtılması ve Türklerin Kürt yörelerine yerleştirilmesi gerektiğini açıkladı.
Hükümet, Kürtlere karşı siyasetinde genel olarak bu üç noktayı yerine getirdi.
Nisan başında askeri komutanlık, yaptığı açıklamada Şeyh Saidi sağ yakalayanın bin altın lirayla, (8 bin kağıt lira) ölü getirenin yedi yüz altın lirayla ödüllendirileceğini; onunla birlikte olan ya da yönetimi altında çalışanlardan kim ki onu sağ ya da ölü teslim ederse affedileceğini ve ödüllendirileceğini belirtti.
Nisan ortalarında Cibranlı Kasımın ihanetiyle Genç Ovasında ayaklanmanın esas kuvvetlerinin etrafı sarıldı. Şeyh Said ve ayaklanmanın diğer önderleri, Murat çayı üzerindeki köprüde yakalandılar. Şeyh Said ile beraber yakalananlar arasında Şeyh Abdullah, Şeyh Ali, Şeyh Galip, Reşit Ağa, Temur Ağa ve 26 Kürt direnişçisi vardı.
Meclis, Diyarbakır ve Ankaradaki İstiklal Mahkemelerinin görev sürelerini altı ay daha uzattı ve idam kararını yerine getirme yetkisini bu mahkemelere verdi.
Şeyh Said: Yeter ki torunlarımız mahçup düşmesin
Diyarbakır İstiklal Mahkemesinin sonuçlanmasından sonra 27 Mayıs 1925de Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Seyid Abdulkadirin oğlu Seyid Mehmet, Kör Abdullah Saadi ve Hacı Askeri, Diyarbakırda idam edildiler...
Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, 29 Haziranda da Şeyh Saidin önderliğinde ayaklanmaya katılan 47 kişi hakkında idam kararı verdi. Karar ertesi gün infaz edildi.
Şeyh Said idam sehpası önünde şunları söyledi:
Dünya yaşantımın sonu geldi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İlerde torunlarımızın bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için yeterlidir.
Şeyh Said boynuna ip geçirilmeden mahkeme üyelerinden Saib Bey ve Diyarbakır Valisi Mürsel Beye dönerek Mahşerde hesaplaşacağız dedi ve ayağının altından tabure çekilerek idam edildi.
Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarı nerede?
Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin nerede olduğu hala bilinmiyor. Hatta kişisel eşyaları dahi ailesine teslim edilmemiş. Dönemin İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya 25 Temmuz 1957de Dünya gazetesine verdiği mülakatta vasiyetinin, kişisel eşyalarının ve bir miktar parasını kendisine teslim ettiğini, kendisinin de İçişleri Bakanlığına ilettiğini yazıyor.
Fakat ne emniyet kayıtlarında ne de Jandarmanın arşivinde Şeyh Saidin kişisel eşyalarına ait bir belgenin olmadığı, mirasçılarına yetkililer tarafından 2009da belirtilmiş.
Şeyh Saidin mezarının nerede olduğuna dair henüz resmi bir açıklama da yapılmış değil. Şeyh Saidin torunlarından Diyadin Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının naaşının Diyarbakır Dağkapıda Yenişehir Sineması ve Askeri Gazino arasında bir mevkide defnedilmiş olabileceğini söylüyor.
Daha sonraki yıllarda bu mevkiiye askeri lojmanların yapılmış olması mezar yerlerinin belirlenmesini de zorlaştırıyor.
Rudaw