RÖPORTAJ | Neçirvan Barzani: PKK, Kürdistan Bölgesi ve Irak için büyük bir beladır!

PeyamaKurd - Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani Irak ve Kürdistan Bölgesi'ndeki güvenlik ve siyasi durum, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunlar ve bölgedeki gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Suudi El Arabiyye (Hadis) tele...

Haberler 22.02.2024 - 12:57 Son Güncelleme : 19.05.2024 - 21:53

PeyamaKurd - Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani Irak ve Kürdistan Bölgesindeki güvenlik ve siyasi durum, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunlar ve bölgedeki gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Suudi El Arabiyye (Hadis) televizyonuna konuşan Neçirvan Barzani, İran bağlantılı silahlı grupların Kürdistan Bölgesine yönelik saldırılarının Irakın imajına zarar verdiğini söyleyerek, bu saldırılara bir son verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Barzani, Kürdistan Bölgesi için asıl tehlike, Irak bölgeyi korumadığında başlar. Eğer Bağdat gerçekten bölgeyi (Kürdistan Bölgesini) ciddi bir şekilde savunamazsa o zaman bölgenin de başka yollar düşünmesi gerekir. çünkü sonuçta bölgeyi korumak bizim önceliğimizdir. Bu Bağdatın görevidir dedi.

İranla Kürdistan Bölgesi arasında köklü tarihi ilişler olduğunu kaydeden Barzani, Erbile yönelik saldırının bu ilişkilerle uyuşmadığını anlattı.

İranın Erbilde Mossad karargahı olduğu bahanesi ile saldırı düzenlediğini ve bu iddiaların doğru olmadığını belirten Barzani, Erbilde bir sivilin evini bombalayıp 3-4 kişiyi öldürüyorsunuz ki bunlardan biri henüz küçük bir bebek, bunu gerçekten de dostluk kalıplarına sığdıramazsınız! diye konuştu.

PKK, Kürdistan Bölgesi ve Irak için büyük bir beladır diyen Barzani, Kürdistan Bölgesi topraklarının ister Türkiye ister İran olsun komşu ülkeler için bir tehdit kaynağı haline getirilmesini kabul etmediklerini vurguladı.


Irakta büyük bir güven sorunu olduğuna da dikkati çekerek, 2003ten sonra Irakta bir sistem oluşturduk, federal bir sistemiz dedik ama bugün, 2003ten sonra, yirmi yıl geçti, gerçekten Irak sisteminin ve Iraktaki yönetim sisteminin ne olduğunu bilmiyoruz! Bağdatın Kürdistan Bölgesine yönelik yaklaşımı fazlasıyla merkezi. Yirmi yıl geçmesine rağmen Irakta hala yönetim sistemi olarak federal sistem hayata geçirilemedi! dedi.

Ayrıca, Kürtlerin Irak için elinden geleni yaptığı dile getirerek, Şimdi Bağdattaki kardeşlerimiz bunu çok ciddi düşünmeli, Kürdistan Bölgesine yönelik bu kadar bölücüdür, bölge şöyledir, böyledir gibi suçlamalar artık yeter! Hayır, Kürdistan Bölgesi Iraktan ayrılmak istemiyor, ayrılıkçı da değil, Kürdistan Bölgesi haklarını istiyor diye konuştu.

Neçirvan Barzaninin El Arabiyyeye verdiği röportaj şöyle:

Sayın Neçirvan Barzani, son gelişmelerle başlayacağız. Şu anda uluslararası koalisyonun Iraktaki misyonunun sona erdirilmesine yönelik görüşmeler yapılıyor ve bu görüşmelere Kürdistan Bölgesinden temsilciler de katılıyor. Sizce uluslararası koalisyon güçlerinin Irak ve Kürdistan Bölgesinde kalması bir gereklilik midir?

Koalisyon güçleri, Irak hükümetinin talebi üzerine IŞİD teröristleriyle mücadeleye yardım etmek üzere Iraka geldi. Elbette 2014ten bu yana üzerinden uzun zaman geçti. Şimdi Koalisyon güçleriyle Bağdat arasındaki gelecekteki ilişkinin belirlenmesi için yeniden müzakere yapılması oldukça normal. Bu temelde gelecekteki ilişkinin nasıl olacağına ve Irakın yardıma ihtiyacı olup olmadığına karar verilmesi gerekiyor.

Bu koalisyonun IŞİDin var olduğu 2014 yılında kurulduğunu söylediniz, uzun bir süre yani yaklaşık 10 yıl olduğunu söylediniz. IŞİDin Irakta şu anki varlığını nasıl görüyorsunuz?

Bizce IŞİD meselesi sadece Irakla değil, Suriyenin istikrarıyla da ilgilidir. Irak ve Suriyedeki güvenlik durumu bu şekilde devam ettiği sürece IŞİDin Irak için büyük bir tehdit olmaya devam edeceğine inanıyoruz.

Kürdistan Bölgesi ABD askeri üsleri açısından Iraka alternatif bir coğrafya olur mu?

Bu konuda Kürdistan Bölgesini Iraktan farklı görmüyoruz. Politikamız, alınacak her türlü kararın Irakın coğrafi çerçevesi içinde olması yönündedir. Kürdistan Bölgesi de Irakın bir parçası olarak genel olarak Irakın bu konudaki kararına uyacaktır. Bizim meselemiz ABD ile vefa ve gönül meselesi değil. Görüşümüz daha çok şu şekildedir;

Yardıma ihtiyacımız var mı, yok mu? Size bir örnek vereyim: 2011 yılında ABD askerleri Iraktan ayrıldı. Irak 2014 yılında Birleşmiş Milletlere acil bir mektup yazarak yardım talebinde bulundu. Gerçekten de o dönemde Iraklılar koalisyonun ve ABD güçlerinin yardımı olmadan IŞİD teröristlerini hiç bir şekilde durduramazdı. Kürdistan Bölgesi Irak çerçevesinde karar alıyor ve bağımsız bir kararı yoktur çünkü Irakın bir parçasıdır ve o çerçevede kararlar alıyor.


Uluslararası koalisyonun Kürdistan Bölgesine yönelik tehditlere karşı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Onlar mesaj ve açıklamalarıyla bize destek oldular. Şu ana kadar yapılan eylemleri kınadılar. Genel olarak bu tavırlarının Kürdistan Bölgesini yüzde 100 koruduğunu söyleyemeyiz ama yapabilecekleri kadarını yaptıklarını söyleyebilirim.

ABDnin Iraktan çekilmesinin, silahlı grupların Irak ve Kürdistan Bölgesindeki ABD üslerine ve çıkarlarına saldırmaları için hiçbir mazeret bırakmayacağını düşünüyor musunuz?

Şuradan başlayayım; Irak Başbakanı bu grupların eylemlerini terör eylemi olarak nitelendirdi. Bu grupların yaptığı öncelikle Irakın egemenliğinin ihlalidir. Irakın yardım istediği bir güce şimdi de drone ve tehditler göndererek buradan gitmesini ya da kalmamasını istemesi hiç de kabul edilebilecek bir şey değil. Bunların hepsi birer bahane. Eğer ABD ayrılırsa bu güçlerin Kürdistan Bölgesine ya da Iraktaki diğer topluluklara karşı daha fazla tehdit oluşturmayacağının garantisi var mıdır? Veya bunların Bağdattaki yönetim biçimine tehdit olmayacağını kim söyleyebilir?

Bu güçlerin net bir görüşü yoktur ve karanlıkta kalıyorlar. Irakı nereye götürmek istiyorlar? Şunu söylemek isterim ki eğer konu Irakın egemenliğiyse, onlar Irak Başbakanından daha fazla Iraklı değiller. Irak Başbakanı Irakın çıkarlarının ne olduğunu ve nerede bulunduğunu biliyor mu? Bana göre bu grupların yaptığı bu kötü eylemlerin hiçbir mazereti yoktur.

Mesele sadece ABDyi tehdit etmeleri değil, aynı zamanda Irak savunma sisteminin bir parçası olan Peşmerge güçlerine de saldırmaları ve sivillere de saldırmalarıdır. Daha önce de denediler, buna bir sınır belirlenmeli. Irakın egemenliği hakkında çok konuşuyorlar, Irakın egemenliğini ihlal edenlerin başında Başbakanın silahlı kuvvetlerin başkomutanı olarak görevini yapmasına engel olan gruplar geliyor. Ne yazık ki Irakın hem içeride hem de uluslararası toplumda imajını düşüren şey bu grupların eylemleridir.

Kürdistan Bölgesi IŞİDle karşı karşıya kaldığı dönemde mi daha zor durumdaydı yoksa İranın insansız hava araçları ve roketlerle desteklediği grupların saldırıları nedeniyle yaşadığı mevcut durumda mı? Bu zorluklar ve tehditlere karşı nasıl mücadele edeceksiniz?

IŞİD Irak topraklarının üçte birini işgal etmişti ama mevzileri belliydi. Bu IŞİDdi ve onlara karşı duranlar ise Irak ordusuydu, Peşmergeydi, Heşdi Şabiydi. Bana göre şu anda yaşananlar o döneme göre çok daha zor. çünkü tehdit dışarıdan değil, kendi evinizden, tehdit bizzat Irak hükümetinden para alan bir gruptan geliyor. Bu diğerinden çok daha kötü bir durum ve bunlarla nasıl mücadele edeceğinizi de çıkacağınızı bilmiyorsunuz. Ne mevzileri belli ve ne de sizinle nereden savaştıklarını biliyorsunuz! Bence şu anda yapılanlar ve yaşananlar IŞİD meselesinden çok ama çok daha zordur.

IŞİDden daha zor olduğunu söylediğiniz bu tehditlere karşı Kürdistan Bölgesi olarak nasıl karşı koyuyorsunuz?

Kürdistan Bölgesi bunu tek başına yapamaz. Bu Irakın egemenliğinin ihlalidir, dolayısıyla bunlarla savaşmak Irak hükümetinin ve silahlı kuvvetlerin komutanı olarak Başbakanın görevidir. Madem biz Irak coğrafyasında yaşıyoruz ve onun bir parçasıyız, Kürdistan Bölgesinin korunması da Bağdatın politikasının ve vizyonunun temel bir parçası olmalıdır. Bu mesele sadece Kürdistan Bölgesini değil, Bağdatı da ilgilendiriyor. Irak hükümeti Kürdistan Bölgesinin korunmasında üzerine düşen temel rolü oynamalıdır.

Irak hükümetinin Kürdistan Bölgesinin karşı karşıya olduğu gerek İrandan ve gerekse de de Türkiyeden gelen tehditlere verdiği yanıttan memnun musunuz?

Başbakan şahsi ve silahlı kuvvetler başkomutanı olarak hem İrana karşı hem de Iraka sorun yaratan diğer ülkelere karşı çok iyi bir tavır sergiledi. Ancak bir gerçek ve şöyle de bir soru var: Irak bundan daha fazlasını yapabilir mi, yapamaz mı? Bana göre Irak daha fazlasını yapmaya çalışmalı. Irakta ülkenin bazı bölgelerini tehdit eden çok sayıda silahlı grubunun bulunması Irakın itibarı açısından doğru değil.

Irak ve Irak başbakanının sorumluluğu vardır. Iraka ve Kürdistan Bölgesine zarar vermekten başka bir işe yaramayan bu meseleye bir son verilmelidir. Kürdistan Bölgesi için asıl tehlike, Irak bölgeyi korumadığında başlar. Eğer Bağdat gerçekten bölgeyi (Kürdistan Bölgesini) ciddi bir şekilde savunamazsa o zaman bölgenin de başka yollar düşünmesi gerekir.

çünkü sonuçta bölgeyi korumak bizim önceliğimizdir. Bu Bağdatın da görevidir. Başbakanın bu konuda tereddüt etmeyeceğine ve elinden geleni yapacağına inanıyorum.


Bunun Başbakanın sorumluluğu olduğunu defalarca tekrarladınız, mevcut durumda Başbakan bu konuda ne yapabilir?

Başbakanın ciddi bir çaba sarf edebilir ve bu gruplar da onu dinlemelidir. çünkü bugün yaptıkları, uluslararası toplumun gözünde Irakın imajını zedeliyor. Başbakanın silahlı kuvvetlerin komutanı olarak görevlerini yerine getirmesine izin vermeliler. Er ya da geç bunların sınırlandırılması gerekir.

Komşu İran iyi bir dost mu, yoksa düşman mı?

İranla ilişkilerimiz eskiye dayanır. İran bizim önemli bir komşumuzdur ve o coğrafyayı karıştıramayız. Bu olaylardan önce İranla ilişkilerimizden bahsedelim. İranla çok iyi ilişkilerimiz olduğunu düşünüyorduk. Rakamlara ekonomik açıdan bakarsak, ekonomik ve ticari açıdan rakamlar artıyordu. İki yıldır Kerbela ve Necefe gidenlerin Kürdistan Bölgesinden geçmesine izin veriyoruz. İranla güvenlik konusunda çok iyi ilerleme kaydettik. Biz derken Irak ve Kürdistan Bölgesini birlikte kastediyorum.

Dolayısıyla İran bizim için önemli bir komşu ama soru şu: Bir seyir füzesi ile bir sivilin evini vurduğunuzda buna dostluk diyebilir misiniz? İsrail kararghı olduğu bahanesiyle bunu yaptığınızda buna ne isim veriyorsunuz? Erbilde bir sivilin evini bombalayıp 3-4 kişiyi öldürüyorsunuz ki bunlardan biri henüz küçük bir bebek, bunu gerçekten de dostluk kalıplarına sığdıramazsınız!

Aksine biz her zaman bölgede güvenlik ve istikrar unsuru olmaya çalıştık, çalışıyoruz ve geçmişte de İran konusunda aynısı oldu. Biz İran için bir tehdit kaynağı değiliz, İranla ilişkilerimizin tarihi eskilere dayanır. Ama soru şu: İranı önemli bir komşu olarak gördüğümüz halde, İran İslam Cumhuriyeti neden bunu Erbile yaptı? İranı dostumuz olarak görüyoruz, dostumuz olduğunu zaten gördük ama buna rağmen neden böyle yaptılar? Bu çok çok büyük bir soru!

Tel Avivle ilişkiniz nedir? Kürdistan Bölgesindeki Mossad kararghı olduğu doğru mu? Tabii benim sorum İranın size yönelttiği suçlamalarla ilgili ve bu temelde dedikleri gibi Kürdistan Bölgesini bu yüzden mi hedef aldılar?

Öncelikle dış politika konusunda devlet olarak Irak politikasına bağlıyız. Irak hangi dış politikayı izlerse Kürdistan Bölgesi de aynı çerçevede hareket eder. Ne Bağdattan ayrı ne de ona aykırı olarak değil. Mossadın Erbil ile hiç bir ilişkisi veya kararghı yoktur, bunların hepsi bahanedir. İranın yaptığı, kendisini Irakın dost gören bir ülke olarak Irakın egemenliğinin en büyük ihlaliydi. İranlılar buranın gerçekten Mossad karargahı olduğu konusunda bilgi sahibilerse o zaman farklı davranabilirlerdi.

Kürdistan Bölgesi olmadan gidip Bağdatla konuşabilirlerdi. Orada güya İsrail kararghı olduğuna dair delilleri teslim edebilir ve ortak soruşturma talep edebilirlerdi. İran bunu yapabilirdi. Erbilde Mossadın ya da İsrailin bir merkezi bulunmadığı konusunda sizi temin edebilirim.

Kürdistan Bölgesi için bunlar daha önce defalarca söylendi. Kürdistan Bölgesi İsrail olarak gösterildi, neden İsrail? Neden Filistin gibi değiliz, neden İsrail olalım? Haklarımız ihlal ediliyor, hak ve hukukumuz verilmiyor! Peki Kürdistan Bölgesi neden Filistin değil?


Öyleyse İran neden Kürdistan Bölgesine bu saldırıları gerçekleştirdi?

Füzeleri var ve bizi vurabilirler dışında bir izah bulamıyorum! Bunun dışında ne bir haklı mazeretleri ne de bir delilleri var! Eğer İranlılar bu yerin Mossadın karargahı olduğuna dair bilgiye sahipse, bu İran istihbarat teşkilatları için bir felakettir ve tüm güvenlik teşkilatlarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Daha önce şehit Kasım Süleymani döneminde de aynı sorun vardı, bir defasında Allah rahmet eylesin, İran istihbaratından bir grupla yanıma geldi. Elimizdeki istihbarat bilgilerine göre Kürdistanın bir yerinden İranı izliyorsunuz dediler!

Ben hemen kendisine, General, biz şu anda burada oturuyoruz, bunu söyleyenler gitsinler, araştırsınlar, doğru mu değil mi, görsünler dedim. Gerçekten de öyle yaptılar ve bunun gerçek olmadığı ortaya çıktı! Bu sefer sorunu aynı şekilde çözebilirdik. Bizi şaşırtan asıl soru şu: İran bunu neden yaptı? Nedeni neydi? Nedenini hl bilmiyoruz ama orada herhangi bir İsrail kararghının ya da herhangi bir İsraillinin bulunmadığından kesinlikle eminiz.

O olaydan sonra İranla aranızda herhangi bir temas gelişti mi?

Hayır, İran Ulusal Güvenlik Teşkilatı Başkanı Bağdatı ziyaret etmişti, Başbakan ve Kasım el-Araci ile görüştü, ancak Kürdistan Bölgesi olarak aramızda herhangi bir temas olmadı.

Türkiye, Kürdistan Bölgesinde Kürdistan İşçi Partisine (PKK) saldırdığında Erbil ile Ankara arasında herhangi bir koordinasyon oluyor mu?

PKK, Kürdistan Bölgesi ve Irak için büyük bir beladır. Onlar Kürdistan Bölgesinin meşru kurumlarına hiç değer vermiyorlar ve Türkiyeyi topraklarımızdan tehdit ediyorlar. Bu prensibi tamamen reddediyor ve Kürdistan Bölgesi topraklarının ister Türkiye ister İran olsun komşularımız için bir tehdit kaynağı haline getirilmesini kabul etmiyoruz. Bu ülkelerin muhalifleri Kürdistan Bölgesini kendilerine güvenli bir bölge olarak görüp bu ülkelere sorun yaratmak için kullanamaz.

Ne yazık ki PKK bu konuda çok kötü bir rol oynuyor. Kürdistan Bölgesinin dağlık bölgelerini kullanarak Türkiyeye sorun yaratmaya çalışıyor. Bu bizim açımızdan hiç bir şekilde kabul edilemez.


Konuşmalarınızdan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudaniye büyük saygı duyduğunuzu fark ettim. Birkaç gün önce onunla görüştüğümüzde o da size aynı saygıyı gösteriyordu. Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerin çok iyi olduğunu söyledi, peki o zaman Bağdat ile Erbil arasındaki sorunlar neden çözülmedi?

Hiç şüphe yok ki Irak Başbakanının Kürtler, Araplar, Hıristiyanlar ve tüm topluluklar dahil olmak üzere Irakın tamamı için hayırlı bir niyete sahip. Başbakan olduktan sonra hizmetlere ve ülke ekonomisinin nasıl geliştirileceğine odaklananlardan biri. Bunlar Irak için iki temel şey ve vizyonu çok net, Irakı farklı bir aşamaya taşımak istiyor ama başbakana ne kadar destek veriliyor? Bana göre Başbakana çok az yardım yapılıyor. Biz Kürtler olarak yardım ettik ve etmeye devam edeceğiz çünkü Başbakanın vizyonu tüm Iraka hizmet ediyor. Mesele sadece Kürtler değil, bu vizyon tüm Irak toplumlarına hizmet ediyor. Başbakan Iraktaki toplumlar arasında ayrım yapmıyor.

Irakta büyük bir güven sorunu var. 2003ten sonra Irakta bir sistem oluşturduk, federal bir sistemiz dedik ama bugün, 2003ten sonra, yirmi yıl geçti, gerçekten Irak sisteminin ve Iraktaki yönetim sisteminin ne olduğunu bilmiyoruz! Bağdatın Kürdistan Bölgesine yönelik yaklaşımı fazlasıyla merkezi. Yirmi yıl geçmesine rağmen Irakta hala yönetim sistemi olarak federal sistem hayata geçirilemedi!

Bu sorunların çözülmemesinin nedeni kişiler değil, sorunun temelinde zihniyet var! Sistem anayasada federal diye geçiyor ama uygulamada çok merkezi, bunun çözülmesi gerekiyor.


Kürdistan Bölgesine karşı yapılanların dünyadaki hiçbir federal sistemle alakası yoktur! Sorun burada başlıyor: 2003 yılında Saddam Hüseyinin devrilmesinden sonra biz Kürtler olarak, hem rahmetli Mam Celal hem de Başkan Mesut Barzani, Irakı bir arada tutmak için elinden geleni yaptı. Bu zor dönemde Bağdatı korumak için Peşmerge güçlerini gönderdik.

Bunu yaptık ama bugün Kürdistanda asıl soru şu: Nereye doğru gidiyoruz? Bu ülkenin geleceği nereye gidiyor? 2003 öncesinde Irakta da aynı durum vardı ama ABD bize federalizmin ve demokrasinin geleceğini söyledi, biz de Kürtler olarak Irak için gerekenleri yaptık. Şimdi Bağdattaki kardeşlerimiz bunu çok ciddi düşünmeli, Kürdistan Bölgesine yönelik bu kadar bölücüdür, bölge şöyledir, böyledir gibi suçlamalar artık yeter! Hayır, Kürdistan Bölgesi Iraktan ayrılmak istemiyor, ayrılıkçı da değil, Kürdistan Bölgesi haklarını istiyor.

Fakat siz ayrılmak için referandum düzenlediniz!

Referandum bile Bağdata karşı yaşanan umutsuzluk içinde yapıldı. Bu umutsuzluk olmasaydı pek çok şey yapılamazdı ve şu an da o mutsuzluk hala var. Ne zaman yeni bir hükümet kurulsa bu sorunların çözülmesi umuduyla o hükümetin bir parçası oluyoruz ama çözümü imkansız. Başbakan işleri kolaylaştırıyor. Bir sorun çıktığında telefonla çözmeye çalışıyoruz ama mesele başbakan değil, zihniyet sistemi! Bağdattaki kardeşlerimizin bu konuya ciddi önem vermesi, ülkenin birliği ve Irak denilen bu coğrafyada bir arada yaşamak için çalışması gerekiyor, biz de buna hazırız.

Sayın Başkan, maaşlarının gecikmesi nedeniyle Kürdistan halkı kötü durumda, siz Bağdatla sorununuzu çözene kadar Kürdistan Bölgesinin maaşlarını ödeyecek ve yüklerini hafifletecek kadar parası yok mu?

Kürdistan Bölgesinin bu konuda kapasitesi çok sınırlı. Daha önce Kürdistanda maaşları ödemek için petrol satıyorduk, şimdi biliyorsunuz petrol satılmıyor. Kürdistan Bölgesi Hükümeti Bağdata karşı oldukça şeffaf davrandı ve Irakın bir parçası olan Kürdistan Bölgesinin maaşlarını sağlamak artık Bağdatın görevi. Bu onların sorumluluğudur ve Başbakan da bunu anlıyor. Birkaç hafta önce Bağdata yaptığım ziyarette Başbakanla uzun uzun konuştuk. Allahın izniyle bu konuya bir çözüm bulma konusunda son aşamada olduğumuzu söyleyebilirim.

Daha önce Türkiyenin Ceyhan Limanı üzerinden petrol ihraç ediliyordu ve alınan para hükümetin hazinesine değil, özel ceplere gidiyordu! Irak, Kürdistan Bölgesini bu şekilde suçladı, bu suçlamaya nasıl cevap verirsiniz?

Ben başbakanken Kürdistan Bölgesi Hükümeti petrol sahalarından petrol Ceyhan limanına gidiyordu. Türkiyenin Ceyhan limanında tüm petrol ihracatını ve Irakın petrol işlerini yürüten SOMO bulunuyor. Orada her varili izliyordu. SOMOnun orada olmasını talep ettik. SOMO tüm rakamları kaydetti ve ardından petrol alıcılarına satıldı.

Para, Irak Merkez Bankasının izniyle Kürdistan Bölgesine geri geliyordu. Bağdatta bütçemiz olmadığı dönemde para maaşlara harcanıyordu. Bu süreç uluslararası firmalar tarafından denetlendi. Uluslararası şirketler tüm bu rakamlara bakıyordu ve şimdi hepsi onların yanında kayıtlı. Bütün bu detayları Bağdata ve Kürdistan Parlamentosuna verdik.

Dosya hakkında bilgi edinmek isteyen herkes her şeyi son derece şeffaf bir şekilde bulabilir. Bu iddialar asılsızdır ve gerçek dışıdır. Petrol meselesi satıp cebinize koyabileceğiniz bir şey değil. Bu mümkün değil! Kürdistan Bölgesinin tek taraflı olarak petrol sattığı sıklıkla dile getiriliyor. Tek taraflı petrol satmadık. Irak Şubat 2014te Kürdistan Bölgesinin bütçesini kesti. Aynı yıl Mayıs ayında da petrol ihracatına başladık. Irakla daha önce bir anlaşmamız vardı, bütçeyi bize vermezlerse ki o zaman Maliki başbakandı, petrol ihraç etme hakkımız vardı.

Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki mevcut ilişkiler hakkında bize neler anlatırsınız?

Aramızda çalişki olduğundan hiç şüphe yok. çünkü tek parti değil, iki farklı partiyiz ama kişisel olarak ilişkilerin kötüleşeceğinden o kadar da endişe duymuyorum. Bu ilişkide bir sorun ortaya çıktığında onu çözmeye çalışırız. Bir tavır oluştuğunda onu koordine içinde çözmeye çalışıyoruz. Bu ilişki Kürdistan Bölgesi için büyük bir tehdit değil ama elbette şimdikinden daha iyi olması gerekiyor çünkü şu anda gelinen nokta Kürdistan Bölgesi için sağlıklı bir durum değil. Elbette her iki tarafın da bu ilişkiyi geliştirmek için çabalaması gerekiyor.

Kürdistan Bölgesinin kalkınma sürecinde ön saflarda yer aldınız. 2007den bu yana Kürdistan Bölgesini ziyaret ediyorum, geldiğimde havaalanı küçük bir odaydı, Erbil sadece evlerden oluşuyordu, gökdelenler yoktu. Duhoka giden yolun ışıkları yoktu, ulaşabilmek için 4 saatlik bir yolu gitmeniz gerekiyordu. Erbil artık sosyal, kültürel ve imar açısından gelişmiş bir şehir. Şimdi bu deneyimi, özellikle de mevcut ekonomik, politik ve güvenlik koşullarda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında Kürdistan Bölgesinde inşa ve kalkınma 2005te yavaş yavaş başladı ama ne yazık ki IŞİD Kürdistan Bölgesinin yeniden inşa sürecini geciktirdi. Allaha şükür güvenlik durumumuz çok iyi, Kürdistanda güvenlik açısından bir sorun yok ama ekonomik açıdan maalesef petrol ihracatı ve maaşlar meselesi nedeniyle ekonomik olarak zor durumdayız.

Bu konuda yalnız değiliz, Bağdat petrol ihracatı konusunu ciddi bir şekilde ele almadığı için Irak yaklaşık 7 milyar dolar kaybetti. Mesele sadece Kürdistan Bölgesi değil, Irak genelidir. Kürdistan Bölgesinde özel sektörün önemli bir rolü var. Bugün Erbil ve Kürdistan Bölgesindeki diğer şehirlere baktığınızda çok ciddi bir ekonomik hareketlenme var ama Bağdatla petrol ihracatı ve maaşlar meselesi çözülürse Kürdistan Bölgesinin ekonomik olarak çok iyi bir gelecek sahibi olacağını öngörüyorum.


Akrabalarınızın size dediği gibi Kak Neçirvan aslan yüreklidir; bölgeyi ve kazanımlarını savunmak için bu yüreği ortaya koymaya hazır mısınız?

Bu bir görev ve sorumluluktur. Elbette bu çıkarlar için, tüm Irakın iyiliği için, Irakın parçası olan Kürdistan Bölgesinin ve tüm Iraklıların iyiliği için elimden geleni yapacağım.

Sayın Neçirvan Barzaninin bölgesel bir savaşa dönüşme endişesi taşıyan Gazzedeki savaş da dahil olmak üzere bölgedeki sorunların çözümüne ilişkin vizyonu nedir?

Biz Kürtler olarak savaş konusunda uzun bir tecrübeye sahibiz. Sonuçta bu sorunların diyalogla çözülmesi gerekiyor. Filistin meselesi meşru bir meseledir, bir halkın meselesidir, parti meselesi ya da ideolojik bir mesele değildir. Bu bir halkın meselesidir, bu sorunlarının çözülmesi bu halkın hakkıdır. Elbette savaş hiç bir şekilde sorunu çözemez.

Savaş ne kadar sürerse sürsün yıkımdan başka bir şey üretmez. Dolayısıyla eninde sonunda bu sorunun diyalogla çözülmesi gerekiyor. Bizce bu diyalog bir fırsattır. Gazzede büyük bir sorunun olduğu doğru ama aynı zamanda bölge halkının barış içinde yaşayabileceği şekilde sorunun çözülmesi için bunun son fırsat olmasa da bir fırsatın başlangıcı olmasını umuyoruz.
Ana Sayfaya Git