Yapılanlar Kabak Tadında!!!

Kürt siyasetçileri ne yazık ki klasik, kronik ve Kürt halkına zarar veren alışkanlıklarından vazgeçmiyor. Kendilerini yenileme, kendilerini aşma gibi bir dertleri de yok gibi. Bu alışkanlıkların aktörleri bir kez daha gündemi belirlemeyi başardılar ve kendileriyle hiçbir zaman dost olmayacak olan AKP’nin ekmeğine yağ sürüyorlar. Kürt sorununda devletin ve AKP’nin belirleyici olması için ellerinden geleni yapıyorlar.

Yeni bir anlayış, yeni bir tarz, yeni bir konsept, yeni bir dinamizm yaratma yerine birbirlerinin kusurlarını, yanlışlarını HDP’nin baraj altında kalmasına avuç ovarak; hasarı ne olursa olsun yeniden gündeme gelme adına siyaset arenasında ayakta durmaya çalışıyorlar.

Daha önceki sürtüşme ve söylemler kabak tadı verdiği için reyting amaçlı medya dışında kimsenin ilgisini çekmiyor artık. Birkaç kişi PKK’yı eleştiriyor, PKK da onları tehdit ediyordu. Bu pazardaki tezgâh yıllarca bu malla dolduruluyordu. Alan memnundu, satan memnun. Bu anlamsızlık içinde ‘’Kürdistan-i’’ partilerden beklentimiz attıkları doğru adımlarda ısrarcı olmalarıydı? Bazı çevrelerin kendilerinden başkalarını siyasetçi saymayan alışkanlıklarından arınmış, Kürt halkının geleceğiyle ilgili yeni projeler, yeni görüşler, yeni tarzlarla, örneğin onu bunu kızıştırma yerine kendi görüşlerini doğru ve yararlı bir şekilde, yerde ve zamanda ifade etme amacıyla  karşımıza çıkacak, toparlayıcı bir misyon üstlenecek, yeni oluşumlar için pozitif enerji verip, umut saçacak; ilgilenenlere hazırladıkları projelerle ilgili dosyalarını sunacaklarını bekliyorduk. Ama ne yazık ki malum çevre ve kişiler geçmiş alışkanlıklarından hiç taviz vermeden ve hiçbir yeni şey sunmadan sosyal medya başta olmak üzere kanal kanal dolaşıp, hepimizin çok iyi bildiği devlet PKK ilişkisini yeni bilgilermiş gibi anlatıp, arının deliğine çomak sokmaya devam ediyorlar. Devlet, mevlet, baskı, şiddet, zülüm, Ergenekon, Jitem, Fetö, Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna düşmanlık, bombalama unutuldu. Varsa yoksa hainler, işbirlikçiler, varsa yoksa PKK, HDP.  

PKK’ye gelince. PKK’nın hem Amerika gibi sömürgeci ve emperyalist güçe, hemde Kürdistan sömürgecilerine karşı güvercin olması, örneğin yakın zamanda ABD’nin Afrin’de YPG’yi yüzüstü bırakmasına çok kibar bir şekilde onları yaptıkları yanlıştan dönmeye davet ederken, ellerinde silah ve askeri güç olmayan Rojava Kürtleri başta olmak üzre bir şey dendiğinde anında küfür ve tehditlerle yanıt vermeleri durumun anlamsızlığını ve çarpıklığını ortaya koyuyor. Üstelik devletle sürekli dirsek temasında olduğunu gizlemeden; PKK dışında geliştirilen her teması PKK ve Kürt halkının karşıtı olarak suçlaması aynı; “Bunlar ‘’özgürlük savaşçılarını boşa çıkaran, devletin kucağına oturmuşlar olarak lanse etmesi çabası.” 

PKK ve dışındaki çevrelerin söylemlerine baktığımızda hem nitelik hem de suçlama anlamında birbirleriyle örtüşüyorlar. Her iki taraf ben merkezci. Kendilerinden başkasına tahammülleri yok. Birbirlerini devletle ilişkilerinden dolayı suçluyorlar. İllegaliteden vazgeçmiyorlar ama barış ve demokrasiden söz ediyorlar. En önemlisi de devlete karşı güç birliği etmeleri gerekirken neredeyse devlete ve Türk medyasına yağcılık düzeyinde; devlet yararına birbirlerini hırpalıyorlar.

Ortak özelliklere baktığımızda, her iki taraf da illegal, illegalitelikten vazgeçmiyor ama karşı tarafın legalleşerek devlete teslim olduğunu savunuyor. İki taraf da devletten icazet bekliyor, devletle dirsek temasında ama karşı tarafı da devletle ilişkilerinden dolayı suçluyor. Her iki taraf da birbirlerini devletten daha çok düşman görüyor. Her iki taraf kendilerinden başka kimsenin varlığını kabul etmiyor ve gelişmesini, üretmesini istemiyor. Bu özellik ve anlayışlarla nereye varılır bilemiyoruz.

Yapılan şey şu. Devleti temel hedef almaları gerekirken her iki taraf da devlete yaranma ve dayanışma mantığıyla birbirlerini aynı şeylerden aynı şekilde suçluyor. Sonuç, arenada bulunan gladyatörler, bir gün locada küçük bir yer edinirler umuduyla, locada oturan efendilerin huzurunda birbirlerini yiyorlar.

Nuri Çelik

28.05.2018