DEM Parti: Suriye’de Kürtlerin kazanımı, Türkiye için risk değil fırsat

DEM Parti: Suriye’de Kürtlerin kazanımı, Türkiye için risk değil fırsat

PeyamaKurd - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Suriye'de Kürtlerin kazanımları, halkların kazanımları, Suriye'de demokratik bir Suriye'nin oluşumu Türkiye için bir risk değil olsa olsa fırsata dönüştürülebilir” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin düzenlediği basın toplantısında gelişmeleri değerlendirdi.

Konuşmasına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yeni operasyon dalgasına tepki göstererek "Yalnızca buna karşı hicap duymuyoruz, buna karşı mücadelede ediyoruz. Bu türden operasyonların doğrudan seçmen iradesine müdahale olduğunu söylemekten dilimizde tüy bitti. Yargı eliyle siyasete müdahale etmek, bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bu tutumdan ve yaklaşımdan yalnızca vazgeçmek yetmez, aynı zamanda bununla mücadele etmek gerekir” dedi.   

“Sürecin ivme kazanması açısından son derece önemli”

Doğan, süreç komisyonuna ilişkin şunları söyledi:

“Takip ettiğiniz üzere komisyon 3’üncü toplantısını gerçekleştirdi geçen hafta ve komisyon çalışmaları sürecin ivme kazanması açısından son derece önemli. Aynı zamanda bu komisyonun öngörülen çalışma süresini en verimli şekilde kullanması da beklentimiz. Çünkü bunun en etkin şekilde olmasının ne kadar kritik önemde olduğunu biliyoruz. Bunun farkındayız ve bunu toplumsal beklentiyle de görebiliyoruz. Sahada görüyoruz, yaptığımız şölenlerde görüyoruz, buluşmalarda görüyoruz. Halk toplantılarında görüyoruz. Yine kamuoyuna yansıyan ifadelerde de bunu görmemiz mümkün.

Kuşkusuz komisyon çalışmalarının hedefine ulaşabilmesi bazı gerekliliklere de bağlıdır. Bunlar ne tür gerekliliklerdir sorusu ise en kritik başlık ve bu sürecin en başından beri ifade ettiğimiz sürecin bir yasal zemine oturtulması başlığıdır. Elbette komisyonun iş başında olması, yola koyulması, burada çoğulculuk ilkesinin gözetilmesi, bunun bütün siyasi partiler tarafından kabul edilmesi, kararların usulün, yöntemin, işleyişin mutabakatla sağlanıyor olması, mutabakat arayışının komisyonun vazgeçilmez bir ilkesi haline dönüşmesi…

Tüm bunlar çok olumlu ve çok memnuniyet verici ancak bu öngörülen süre ve sürecin yasal zemine oturtulması, bu zeminin hukuki düzenlemelerle desteklenmesi, demokratik siyaset ve toplumsal barışın olmazsa olmazları. Bunlar ancak eşitlik, adalet ve özgürlükle sağlanabilir. İşte onlar için de eşitliği, adaleti, özgürlüğü sağlayabilecek yasal düzenlemeler ve buna ilişkin çalışmalar en büyük beklentimizdir.”

“Suriye'de Kürtlerin kazanımları Türkiye için bir risk değil bir fırsattır”

Ayşegül Doğan, daha sonra basın toplantısına katılan gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rojava Özerk Yönetimi ve Demokratik Suriye Güçleri’ne (DSG) yönelik sözlerine yanıt veren Ayşegül Doğan, şunları söyledi:

"QSD (DSG’nin Arapça kısaltması) ile zaman zaman geçiş hükümeti ya da ona bağlı gruplar arasında çatışmalar oluyor. Bazı Arap şeritlerinden QSD aleyhine açıklamalar var. Ancak doğru bir okumayla Suriye'deki durumu analiz etmek gerektiğini düşünüyoruz.

Partimizin en başından beri istikrarlı bir biçimde, tutarlı bir biçimde ısrarla ifade ettiği bir tutumdur. Ne diyoruz; Türkiye burada çözüm ararken Suriyeli Kürtlerle de özellikle tarihi ve kalıcı bir uzlaşı arayışında olmalı ve böyle bir politika yürütmeli.

Dolayısıyla Suriye'de Kürtlerin kazanımları, halkların kazanımları, Suriye'de demokratik bir Suriye'nin oluşumu, bugüne kadar ki kazanımların korunabilmesi ya da işte oradaki halkların kararı ile ademi merkeziyetçi bir yapının oluşması veya kendi kararlarını kendilerinin vermeleri, Türkiye için bir risk değil olsa olsa fırsata dönüştürülebilir.

“Hakan Fidan'ın kullandığı dil sürecin ritmine de tonuna da uygun değil”

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da yaptığı açıklamalarda 'bildiğim kadarıyla Hakan Fidan Suriye kabinesinde yer almıyor’ demişti. Hakikaten Dışişleri Başkanı Hakan Fidan kendisinin acaba Suriye Kabinesinde mi sorusunu akıllara getirecek açıklamalar yapıyor. Hatta zaman zaman değil çok sıkça yapmaya başladı son zamanlarda.

Hakan Fidan'ın kullandığı dil yine eş genel başkanımızın da söylediği gibi üzülerek belirtmeliyiz ki sürecin ritmine de tonuna da uygun değil. Sürece uygun bir dil kullanmıyor. Sürecin başından bu yana Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarına bakınız. Kullandığı dile, dil tercihine, sürekli tehditkar yaklaşımına özellikle Suriye meselesinde aldığı pozisyona koyduğu mesafeye kimlerle nasıl bir yakınlık kurduğuna ortak basın toplantısında kullandığı dile de dikkat edelim.

Demagoji yapmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. Bu buyurgan kibirli dil ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir. Bu dilden tabii ki vazgeçmeye çağırıyoruz. Çözüm ve sükûnet arayan bir dile ihtiyacımız var. Gerginlik arttıran bir dile ihtiyacımız yok. Suriye'nin bütünlüğü de ayrıştırıcı bir dil ile sağlanamaz. İnsanlık tarihinde böyle de bir örnek yok.”

Bu Haber 113 defa okunmuştur.