Türkiye’de Sistem Partilerinin Ayniliği ve Muhalefetin Gayr-i Mevcudiyeti Üzerine

Bugünün “Muhalif” kesimi, 100 sene önceki cumhuriyet ilkelerine göbekten bağlı durumda. 100 sene önceki aklı tartışmaya dahi açamıyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne halklar, inançlar, farklı düşünenler, muhalif olanlar baskılandı, işkenceye uğradı, hapislere tıkıldı ve (Ermeni soykırımını da dahil edersek) milyonlarca insan katledildi. 

Yapılan bazı araştırmalara göre; AKP kitlesi, sosyal medyayı en az kullanan kesim. Bu nedenle, sosyal medyada yaşayan bizler için daha az görünürler. Sivri zekâlarıyla ve doğru-yanlış paylaşımlarla sosyal medyada en çok bulunanlar ise kemalist kesim. 

Yukarıda bahsettiğim “doğru-yanlış paylaşımlar” bu yazının önemli dayanaklarından biri. Hergün rastladığımız görseller, paylaşımlar, yazışmalar ne kadar yansıtıyor doğruları?

Aslında bu paylaşımlarla, AKP kitlesininin özelinde halkın ne kadar geri zekâlı, cahil, göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, seçimlerine güvenilmez olduğuna dair ikna edilmeye çalışıyoruz. 

Bu algı operasyonlarını yapanlar, halkla bir arada anılamayacak kadar seçkin, eğitimli, kültürlü, doğru kararları verebilen bir noktada. Hatta bu aralar geçmiş yıllarda bir mankenin söylediği rezil bir söz tekrar dillere pelesenk olmuş ve bir nevi amentü haline gelmiş “muhalif kesim için”. O söz şöyledir; “benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi?”

“Muhalif” arkadaşlarımız bu sözün keskinliğini bildikleri için kendilerini korumak adına bir kalkan da üretmişler; “ilk söylediğinde karşı çıkmıştım ama bugün ne kadar haklı olduğunu anladım.” Herkesin parmak uçlarından bu sözler dökülüyor sosyal medyaya.

Peki ne kadar seçimlerine güvenilir arkadaşlar bunlar?

Ne kadar muhalifler?

Muhalif oldukları konular nedir?

Ülke, devlet, sistem, statüko gerçekliklerine dair ne gibi çözümlemeleri var ve statükonun yakıcı mevcudiyetinin tam olarak neresinde duruyorlar? 

Bu soruların cevapları bize Türkiye muhalefetinin (ekseriyetle kemalistlerin) salt Erdoğan-AKP karşıtlığında birleştiğini gösteriyor. Bu karşıtlığın en büyük motivasyonu da lâiklik denilen ne idüğü belirsiz, kişiden kişiye, mahalleden mahalleye değişen bir kavram. Diğer bütün kavramlarda olduğu gibi lâiklik kavramına da son derece yüzeysel yaklaşıyorlar.

Yazıya bir başka pencere daha açarak meramımı daha net belirtmek isterim. Bugünlerde kemalist hesaplarda sıkça gördüğüm bir durum var; genel seçimlerde HDP’ye, cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce’ye oy vereceklerini söyleyen bir kitle oluşmuş. Neden?

Çünkü AKP’nin fazla koltuk almaması için ödenmesi gereken bir BEDEL bu.

Evet, içten içe bir BEDEL olarak görülüyor bu. Çünkü Kürdlerle birarada anılmak bile kendilerine zul geliyor. HDP’nin özgürlükçü programı, demokrat niteliği, ülkenin sorunlarını tespit eden ve çözüm yolları arayan bakışı, her kesimin adalet ilkesi çerçevesinde yaşaması gerektiğine olan inancı bu muhalif arkadaşları hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Tabanının çoğunluğunu Kürdlerin oluşturduğu gerçeği ve Kürdler özelinde statükonun düşman ilân ettiği diğer halklarla bir arada mücadele yürütmeleri, esasında beyin sarsıntısı yaşatıyor onlara.

Çünkü bu kesim, 100 sene önceki cumhuriyet ilkelerine göbekten bağlı durumda. 100 sene önceki aklı tartışmaya dahi açamıyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne halklar, inançlar, farklı düşünenler, muhalif olanlar baskılandı, işkenceye uğradı, hapislere tıkıldı ve (Ermeni soykırımını da dahil edersek) milyonlarca insan katledildi. 

Bugün dahi Kürdler özelinde halklar ve inançlar tutsak haldedir. HDP ve DBP’nin binlerce çalışanı, seçilmişi, gönül vereni hapiste. Kürdlerin şehirleri dümdüz edildi, binlerce insan vahşice katledildi. Günlerce sokaklarda kalan cesetlerimizi kediler köpekler yedi. Yetmedi, Güney Kürdistan’da yapılan bağımsızlık referandumuna ağza alınmayacak çirkinliklerle saldırdılar, açlıkla ve katliamla tehdit ettiler. Yetmedi, Suriye’deki Kürdlere yönelik yıkım ve katliam operasyonları gerçekleştirildi. Yetmedi, içerisinde onlarca köyün bulunduğu Kandil’e ve mülteci kampı Mahmur’a operasyonlar gerçekleştiriliyor.

Bütün bunlar yaşanırken ne dedi muhalefet? Erdoğan bin odalı sarayda yaşıyor, Erdoğan beyaz çay içiyor, AKP’li vekilin oğlu polis dövmüş, AKP’liler kamuya atanmış...

Bu muhaliflerin oy verdikleri ve “en doğru seçenek” diye bizlere dayattıkları partiler ne yaptı? Kürdlere yönelik bütün savaş tezkerelerini onayladılar, Kürdistan’daki yıkımın çok yumuşak olduğunu anlattılar, vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırdılar, çözüm sürecine hergün ihanet dediler, vs. vs. vs.

Bu noktada şu soruyu sormak durumundayız; Kürdlere yaşatılan zulümleri AKP tek başına mı yaptı? AKP dışındaki partiler, mesele Kürdler ve özgürlükler olunca, çok mu farklı davrandılar veya davranacaklar?

CHP veya İnce iktidara gelince yaşanacak en büyük değişiklikler muhtemelen alkol satışı ve kullanımı önündeki engellerin kalkması, cami yerine paslanmaya yüz tutacak kültür merkezlerinin inşaası, bolca Atatürk heykeli... 

Sözün özü; AKP’nin diğer partilerden, AKP tabanının da diğer partilerin tabanlarından hiç farkı yok. Eğitim seviyeleri bir nebze yüksek olsa bile faşizm genetik kodlarına yerleşmiş. Düşünmeyen, sorgulamayan, araştırmayan, karşı çıkmayan, vicdansız büyük bir kitle var TC’de. Ekseriyetle bu böyledir diyebilirim rahatlıkla. Futbol takımı tutar gibi parti tutuluyor. Muhalif olduğunu iddia eden kesimler iktidar tabanıyla çoğunlukla aynileşebiliyor. 

Bu nedenle bana 2. turda İnce’ye oy ver demeyin, vermem. Faşistler arasında ayrım yapmam. Boykot çok daha doğru bir yerde durmaktır bence. Boykot, suça ortak olmamaktır.
 

Cihat Emir Aykaç

16.06.2018


Bu Makale 42103 defa okunmuştur.