"Kürtçe anadili kampanyaları ve sivil alan"

Kürt Dil Platformu ve Kürt Dili ve Kültürü Ağı 22 Şubat’ta Kürtçe’nin resmi ve eğitim dili olması için imza kampanyasını başlattı. Platformda Halkların Demokrasi Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Kürdistan Demokrat Partisi–Bakur (KDP-B), Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (KDP-T), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), İnsan ve Özgürlük Partisi ile Azadî Partisi bulunuyor.

Bir başka grup olan ve kendini sivil olarak tanımlayan Kürt Dil Hareketi HEZKURD ise imza kampanyasını 10 Ekim 2020’de başlattı. Böylece iki ayrı kampanya devam ediyor.

Siyasi partilerden de oluşan Kürt Dil Platformunun hemen hemen tüm sözcüleri siyasi parti yöneticileridir. Kampanyaya ilk imzayı atan kişi de HDP Genel Başkanı Mithat Sancar oldu. Yani Kürt Dil Platformu sivil değil siyasal bir platformdur.

Siyasi partilerin, sivil girişimlerin taleplerini desteklemesi ve etrafına tavsiye etmesi başkadır, siyasi partilerin merkezde yer alması başkadır. Siyasal zihni, siyasal refleksi, siyasal beklentisi olanlar sivil çalışmalar yapamaz. Anadili sivil bir alandır.

Siyasal bir platform yerine sivil bir dernek ya da vakıf kampanyayı başlatabilir ve bu siyasi partiler destek verebilirdi ya da HEZKURD’un başlattığı ve sürdürdüğü kampanyaya katılabilir ya da destek verebilirlerdi. Elbette böyle olması onların kararıdır.

Diğer partilerle birlikte; Türk siyasetinde yalnızlaşmış, her tür baskı altında olan HDP de anadili alanına tüm siyasallığıyla girmiştir; Sivil bir alana böylesi bir siyaset ve siyasetçiler girerse o alan her ne zaman istenirse spekülasyona ve müdahaleye açık hale gelir.

Neler olacağı bilinmez ancak anadili kampanyasında da Cumartesi Anneleri’nin 700. toplanmasında Gezi parkı, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar tekrar edebilir.

Örneğin, HDP’nin sadece Kürtçe için de değil “tüm anadilleri” için sunduğu anadili araştırma önergesi mecliste yapılan oylamada reddedildi.

Bizler Kürt dili ve kültürü alanını da bir taraftan siyasi alandan çekip almaya, siyasetin istismarından korumaya çalışırken, diğer taraftan da sivil çalışmalar için alanı yeşertmeye, alan açmaya çalışıyoruz. Bunu kullandığımız dil, içerik ve tarzda içselleştirmeye gayret ediyoruz. Sivil alanımızın siyaset, şiddet ya da militarizm tarafından boğulmasına bunu yapanlardan uzak durarak izin vermeyiz yani ve konuyu açıklıkla tartışırız.

Kürt dili ve kültürü için kazanım elde edilecekse bu alanı her türlü sataşmadan, engelden, sorunun görmezden gelinmesinden kurtarmaya çalışırsınız. Elbette ortak bir sorunu kullanarak sivil alanı tekrar çatışmanın ortasına çekmenin, yeni mağduriyet ve mağdurlar yaratmanın amaçlanmadığını umuyoruz.

Eğer amaç hak elde etmekse tüm partilerin platformdan ayrılması önerilebilir. Böylece bu kampanya da desteklenir, sahiplenilir ve savunulabilir. Siyasetçinin önceliklerini, planlarını bilemezsiniz ama sivilden eminsinizdir. Gerçekten sivil olan sivil toplum kuruluşları tam da bu nedenle dokunulmazdır.

Hak savunan, hak arayan yani meşru olan sivillik “yenmeyi” değil, haksızlığı sağlayan nedenleri ve uygulamaları “değiştirmeyi” amaçlar. Kimi Kürtler sivil, siyasal ve silahlı ya da silahsız şiddet arasındaki farkı yitirdiği ya da ayırt edemediği için tüm Kürt toplumu çok zarar gördü, kaybetti.

Sivillik; karar vericileri değişiklikler yapmaya zorlayandır, sonuç alabilmesi için de siyasi olanı ve şiddeti alanından uzak tutabilendir. Sivil alanın bir yüzü karar vericiye diğer yüzü kamuoyuna dönüktür: haklıdır, sempatiktir, arka planı yoktur, empati sağlar, şeffaftır, kamuya açıktır, barışçıldır, şiddet içermez, şiddete yönlendirmez, aktif direnişte değildir.

Siyasal olan sivil alanı kontrol ederse, avucunda tutarsa, sivil alanı siyasalın vitrin görünümlü arka bahçesi yaparsa bu siyaset üretemediği anlamına gelir ve hem kendisine hem de topluma büyük zarar verir. Siyaset üretemeyince sivil alanı tüketenler kendini daha hızla tüketir. Buradaki kritik nokta sivil olanın kendisini sivil olmayandan koruması, etkisine kapılmaması ve mesafesini ayarlayabilmesidir.

Sivil alan bu duruşu edinemez ve sürdüremezse inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirir. Sivil alanı güçlü, bağımsız ve kararlı olmayan, yani sivil alanı olmayan toplumlar manipüle edilmeye, tehlikeye ve tehditlere açıktır. Ancak biz daha riskli olandan yani siyasal olanın, hiç lüzumu da yokken açıktan sivilin rolüne bürünerek, siyasal olarak harekete geçmesinden bahsediyoruz.

Halbuki, sivil olan kapsayıcıdır ve evrenseldir, toplumun farklı tüm kesimlerini güvenle bir araya getirir ve hak arayışına toplumca odaklanmayı sağlar.

‘Sütten azı yanan yoğurdu üfleyerek yer’ sözü kimi Kürt için geçeri değil. Yoğurdu üfleyerek yemek de iyi bir aşamadır ancak ağız yakmayan yoğurda gelinceye kadar hala her süt uzatıldığında kimisi hemen kafaya dikiyor. Elbette özgür iradesiyle.

Bu süreçte sivil alandan uzak durabilmiş siyasi parti ve grupları kutluyorum. Gerçekten sivilliği bilen, o yoldan ayrılmayan; yolu, yolcuyu ve hedefi koruyan; yolda güçlenen, yolu genişleten; hedefi mümkün kılan ve somutlaştıran sivil toplum kuruluşlarımız ve sivil bireylerimiz umut veriyor.


Aziz Yağan

24.02.2021

 

Yazarın Diğer yazıları:  Kürdlerde "şimdi”nin icadı ve inşası

 

 


() PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.