Betül Kurşun Yazdı | Normalleştiremediklerimizden Misiniz?

Kahramanmaraş depremleriyle birlikte 11 ilde yaşanan felaketin ardından sosyal medyada, küçük büyük demeden, dayanışma ağları ve büyük bir etkileşim oluştu. Fakat depremden bu yana geçen zaman diliminde bir kesim normalleşme sürecine girmek istedi. Akabinde normalleşme çağrıları yapan kişiler hedef tahtasına oturtuldu ve haklarında kınama kampanyası başlatıldı. Sıradan, gündelik paylaşımlar yapanlara dahi ‘duyar kasan’ kesimler tarafından tepkiler gelmeye başladı ve bu tepkiler hâlâ da devam etmekte.

Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bunun bilincindeyiz. Bireysel çabasıyla deprem bölgelerine giden, bu yangına bir damla olsa dahi su döken insanları gördük. Gidemeyenlerse ekran başlarında acıyı, hüznü paylaştı. Herkes için duygusal olarak telafisi zor bir dönem yaşıyoruz. On binlerce insanın hayatını kaybedişini, yüz binlerce insanın evsiz kalışını, geçici de olsa bir barınak arayışında olan insanları nasıl unutabiliriz?

MARAŞ MERKEZLİ DEPREM - Can kaybı 5 bin 434'e... | Rudaw.net

Bu felaketle mücadelede elinden bir şey gelen bunu esirgemedi, yaptı. Yardımlaşmanın her türlüsü büyük bir kıymete haizdir. Fakat hayata kaldığı yerden devam etmek isteyenleri yuhalamak, yalnızca kendileri üzülmüş gibi davranmak doğru değildir. Acıyı tekelleştiren kişilerce sosyal medyada paylaşım yapmaktan çekinen insanlar var şu an ve ben bunu büyük bir sıkıntı olarak görüyorum.

Yas tutma biçimleri herkes için değişkenlik gösterebilir. Acıyı yalnızca ağıt yakarak, ağlayarak, hayata küserek yaşamaz insanlar. Kastettiğim şey deprem felaketini görmezden gelmek değildir. Sorumluluğunu taşıdığımız kişilere, gündelik yaşamımıza, ekonomik ilişkilerimize bir an önce dönmemiz gerekiyor. Aksi takdirde ileriki süreçlerde psikolojik olarak atlatmamız daha çok zorlaşacak bir ruh hali yaşayabiliriz. Bu nedenle acılarımıza saygı duyarak, bu acıyı unutmayarak, sorumlulardan hesap sorulmasını isteyerek yeni bir günde uyanmamız gerekiyor. Gülüp eğlenebileceğiz, stresimizi atabileceğimiz, psikolojik çöküntüye düşmeyeceğimiz yeni bir gün…

Bu hayatta yarınımız bile garanti değildir. Hayatımızı yarım bırakırsak eksiliriz, işte o zaman yok oluşumuzu kendimiz tayin etmiş oluruz. Nişanlarımızı, düğünlerimizi yapacağız, motivasyonumuzu hep yüksek tutacağız. Böylelikle çevremizdeki insanlara da faydalı olacağız. Karamsar kalarak umudu yeşertemeyiz ve başkalarının da ümitvar olmalarını bekleyemeyiz. Ümit tohumları da ancak en zorlu süreçlerde yeşermektedir.

Bize düşen duyarlı olmak ve yaşanabilecek yeni felaketlere karşı hazırlıklı olmaktır. Yeniden bir deprem oluştuğunda ne yapmamız ve ne yapmamamız gerekiyor? İstanbul, Bingöl ve Hakkâri’de beklenen depremlere karşı bu şehirler nasıl hazırlanabilir? Bu şehirlerdeki yapı stoğu ne durumdadır? Devleti ciddi adımlar atmaya zorlamak mecburiyetindeyiz. Bugün yaşadıklarımıza yalnızca ağıt yakmak bizlere fayda vermeyecektir. Fakat bugünümüzü düşünerek yarınımızı hazırlamaya hemen bugün başlamamız bizim tek kurtuluşumuzdur.


Betül Kurşun

27.02.2023

Diğer yazılar:  Kürtler, olmayan ‘milli stratejinin’ cezasını çekiyor!


() PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.