Kürtlerin bağımsızlığını her dönem sekteye uğratan iç ihanetler olmuştur

Kürtlerin bir ayağına Türk-Arap-Fars devletleri pranga vurmuşsa, diğer ayağına da Kürt partileri ve örgütleri vurmuştur. Bu prangalardan kurtulmanın tek yolu, özgür düşünen Kürt’ü yaratmaktır. Anlayan, anladığını yorumlayabilen, sorgulayan ve hesap soran Kürtlere ihtiyacımız vardır. 

 

Kürdistan coğrafyası, tarihinden bu yana, bir kısır döngünün içerisinde kaybolmuş durumda. Kürdistan toprakları, medeniyetin doğuşuna ev sahipliği yapmış, ilk tarım üretimi, ilk hayvancılık üzerinde yapılmış, ilk yerleşim ve ilk mabed bu coğrafyada inşaa edilmiş.

Kürtler, tarihlerinin önemli bir kısmını bağımsız yaşamıştır. Dağlarda, ovalarda, yaylalarda özerk bir yaşama sahip olmuşlardır. Nice krallık, nice istila, saldırı yaşasalar da topraklarını terketmemişlerdir. Dışsal hiçbir tehdite boyun eğmemiş, canları pahasına savaşmakta beis görmemişlerdir. Kürtlerin bağımsızlığını her dönem sekteye uğratan iç ihanetler olmuştur.

Kürtleri Kawa Hesînkar’ın ve Emîrxan Çengzêrî’nin torunları diye biliriz. Fakat bugünlerimize bakacak olursak, içimiz kan ağlayarak, İdris-i Bitlisî’nin, Diyap Ağa’nın torunlarını görürüz.

Güney Kürdistan referandumunu baltalamak için Irak’la ve İran’la yürüyenler, kendi halkına ihanet edenler, kendi topraklarına kardeşlerinin kanının dökülmesine razı olanlar, Berhem Selîh’i Irak’a cumhurbaşkanı yapmış durumda. Bu cumhurbaşkanlığı, bağımsız bir ülkenin saygın bir lideri olma niteliğini kesinlikle taşımamaktadır. İran’ın ileri karakoluna basit bir çavuş olmaktan öteye geçemez bu makam. Bu çavuşun silahının namlusu da her daim Kürt halkının alnına çevrilmiş olacaktır. 

Kuzey Kürdistan bize yine aynı ağıtları okutmakta. Hendek savaşlarıyla, yol kesmelerle, kimlik kontrolüyle darbe mekanizmasına hizmet eden (Abdullah Öcalan’ın sözüdür bu) anlayış, Kuzey Kürtlerini büyük bir sıkıntı içerisine koymuştur. Binlerce evladını, kadim şehirlerini kaybeden Kürtler, aynı zamanda işlerinden, geçimlerini sağlayacak küçük ücretlerden de mahrum bırakılmış durumda. 

Hendeklerde savaşıp düşen milislerin aileleri dahi “sivil şehit” statüsünden faydalanarak kendilerine maaş bağlamış, her şehidin ailesine de bir memuriyet hakkı verilmiş. Bunun yanısıra, yoksul olan bu kesimler bekçi olup 3-3.5 bin maaş almanın derdine düşmüş. Buna mecbur kalmışlar esasen.

Kuzey Kürtlerinin haklı mücadelesini legal alanda yürüten HDP, kendisini muhatapsızlaştırmış ve itibarsızlaştırmıştır. Milletvekilleri, belediye eş başkanları, parti çalışanları cezaevinde, dönem dönem yenileri de tutuklanmakta. Bugünlerde meclise 12 HDP’li vekil için yine fezleke gönderilecek ve muhtemelen hemen hepsi tutuklanacak. Daha bugün, Cumartesi Anneleri eyleminde Hüda Kaya’nın nasıl alçakça bir polis saldırısına maruz kaldığını hepimiz gördük.

Rojava’da da durumlar içler açıcı değil. Rusya’dan bugün gelen bir açıklamaya göre “Kürt toprakları Suriye’nin parçalanamaz bir bütünüymüş”. Kuzeyde yürütülen yanlış politikaların etkisi Rojava’yı da kuşatmış durumda. Fırat’ın batısı Türkiye’nin kontrolüne devredildi. Minbic ve ötesini şu an Kürtlerin kontrol edebilmesinin tek sebebi de Amerika’dır. Amerika çekildiği an Türkiye, Rusya, İran ve Suriye bu topraklara ve yeraltı-yerüstü kaynaklarına konacaktır. 

Beri yandan İran’ın Rojhilata yüklü miktarda askeri sevkiyat yaptığını görüyoruz. Kürtlerin özgürlüğü için mücadele eden herkes İran’ın şeytanî rejiminin darbesine uğruyor. Her menfur olayda ayaklanabilen, meydanlara akan, serhildanlar yapan Rojhilat Kürtlerine karşı daha yoğun bir baskı döneminin ve gündelik yaşamı etkileyecek büyüklükte bir tehlikenin arifesindeyiz. 

Bütün bu olanları gözden geçirdiğimiz zaman şunu görüyoruz; Kürtlerin bir ayağına Türk-Arap-Fars devletleri pranga vurmuşsa, diğer ayağına da Kürt partileri ve örgütleri vurmuştur. Bu prangalardan kurtulmanın tek yolu, özgür düşünen Kürt’ü yaratmaktır. Anlayan, anladığını yorumlayabilen, sorgulayan ve hesap soran Kürtlere ihtiyacımız vardır. 

Aksi halde ne Kawa Hesînkar gibi Dehaq’ı yenip dağlarda özgür bir yaşam kurabiliriz, ne de Emîrxan Çengzêrî gibi topraklarımızı korumak adına layıkıyla fedai bir ruha sahip olabiliriz.

 

Cihat Emir Aykaç

06.10.2018