Türk Soluna Gösterilen Müsamaha Neden Kürtlere Gösterilmiyor?

Halkların Demokratik Partisi, 31 Mart Yerel Seçimleri için, Kürt partileriyle görüştü ve her kesimin ulusal birlik özlemini tatmin etmek amacıyla ittifak kurma girişiminde bulundu.

Başkanlık rejiminin Türkiye’de uygulandığı günden bugüne siyaset sahnesi ittifaklarla anılageldi. Geçmişin koalisyon hükümetleri her ne kadar hafızamızda kötü iz bırakmışsa da, siyasi partilerin seçimlere girerken ittifak kurma fikrine çabucak alıştık.

Bu ittifaklar özde aynı olsalar da belirli nüans farklarıyla ayrışmak durumunda kalmış “kardeşlerden” oluşmaktadır. AKP ve MHP’nin oluşturduğu Millet İttifakı’yla CHP ve İYİ Parti’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı hemen her açıdan ortaktır.

En büyük ortaklıkları ise Kürt düşmanlığıdır. Hiçbir kriz, hiçbir siyasi çıkar, hiçbir rant bu düşmanlıkta ortaklaşmayı geri plana itemez. Sınır ötesi harekâtlarında, dokunulmazlıkların kaldırılmasında, Kürdistan şehirlerinin yıkılmasında… Kürt düşmanlığı gerektirecek her konuda bu partilerin elleri havaya kalkar.

Fıtrat itibariyle zaten müttefik olan yapıların ayrışmasındaki tek mesele iktidar olmaktır. CHP’nin AKP’ye yönelik tek derdi, kendisinin iktidarda olmamasıdır. İyi Parti’nin MHP’ye yönelik tek derdi, aynı kitleye hitab etmesi ve henüz MHP kadar güçlenmemesidir.

Türkiye siyaseti bu haldeyken HDP’nin tavrı merak konusu haline gelmişti. CHP ile ittifak kuracak mı? CHP cesaret edip de HDP’nin adını ağzına alabilir mi? CHP kendi tabanını nasıl ikna edebilir? Hadi oldu diyelim; İyi Parti kabul eder mi? Aslında üzerinde konuşulmaya değmeyecek konular bunlar. Çünkü hiçbir sistem partisi, Kürtlerin hakkını dillendiren bir partiyle yanyana anılmak istemez.

Bugüne kadar Türk solu fraksiyonlarıyla bir arada yürüyen HDP, çareyi ulusal birlikte gördü ve Kürt partileriyle ortaklaşarak Kürdistani bir ittifak kurdu. Bu kapsamda HDP, DBP, KDP-T, KKP, PAK, Azadî İnsiyatifi, İnsan ve Özgürlük Partisi ve PDK-Bakûr 31 Mart Yerel Seçimleri’ne birlikte girmeye uzlaştı.

Bu ittifakın rahatsızlık yaratması kaçınılmazdı. Fakat rahatsızlığı ilk yaşayanların bizatihi Kürtlerin olması ise tarihsel trajedimizin acınası bir göstergesidir. “Kürt Mehmed anasını görmesin” anlayışının izdüşümü olan “Kürt kardeşim anasını görmesin” yaklaşımı oluşmaya başladı.

Tarihi ayak kaydırmalarla, birbirini çekememizlikle, birbirine düşman olmakla geçen Kürt milleti, geçmişinden hiç ders çıkarmadan kanlı bataklığında çırpınıyor. Dosta düşmana birlik olduğunu gururla haykırması gerekenlerin içine düştüğü durum ancak sömürgecilikle açıklanabilir.

KDP-T’nin HDP listesinden Çınar Belediyesi Eşbaşkanlığı için aday gösterdiği Ozan Kardaş’a yaşatılanlara bakmak yeterli. Kardaş’ın adaylığının açıklandığı dakikalarda sahte Twitter hesapları açılarak Kardaş’ın 7-8 sene önce yazdığı tweetler paylaşıldı.

Bir infialin yaratılması, karalama kampanyasının oluşturulması, ittifakı zedelemek için her girişime bir an önce girilmesi için hiç zaman kaybedilmedi.

Neden? Ozan Kardaş’ın HDP’li olmadığı herkesçe biliniyor. HDP’ye hafifinden ağırına her türlü eleştiriyi yöneltebilir. Bu eleştirileri ittifak öncesinde yaptı, ittifak sonrasında da yapabilir. İttifak ruhunu yıpratmayacak her türlü eleştiri HDP ve kitlesi tarafından kabul edilebilmelidir. En azından Türk solu partilerine gösterilen müsamaha kadar müsamaha gösterilebilmeli.

HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli, HDP MYK’sındayken Mesud Barzani için “puşt” demişti. HDP’de milletvekiliği, belediye başkanlığı yapan kişilerin Abdullah Öcalan hakkında “ihanetçi” dediğini ve bu nedenle davasını üstlenmediğini de biliyorum. Görünür olmayan birçok kavga, hakaret, itham, karışıklık var HDP’de.

Türk solunun HDP’de gittikçe aktifleşmesi, çağ dışı solcu fikirlerle HDP’yi pasifize etmesi, İslâmfobik tavır dayatması da bilinen gerçeklerden. HDP’nin zirveye taşındığı anlardan dibe çöküşü ve muhatapsızlığının yaratılması da yine Türk solunun lokomotifliğiyle alakalıdır.

Hâl böyleyken Ozan Kardaş’ın geçmişte attığı tweetler neden sorun haline geliyor? Çünkü Ozan Kardaş Kürttür ve Kürdistani siyaset içerisinden gelmektedir. Kardaş eğer Türk olsaydı, Türk solundan olsaydı, HDP ile şahsi ittifak kurarak gelmiş olsaydı kimse onun geçmişini incelemez, bugününü de “bileşendir, farklı siyasettendir, aynı refleksleri bekleyemeyiz” gibi cümlelerle temize çekilirdi.

Fakat Kürt olduğunuz zaman illa ki HDP’li olmak zorundasınız. Başka bir siyasette yer alamazsınız. Ama bir Kürt olarak Türk solunda yer alabilirsiniz ve bileşen olarak HDP’ye katılabilirsiniz. Kürdistani bir siyasette yer almadığınız müddetçe her şey caizdir.

Sömürgeci zihniyet meselesi işte burada açığa çıkıyor. Kürtlere “yetersiz” oldukları o kadar telkin edilmiş ki artık kendileri de bu ırkçı-sömürgeci dayatmaya inanmışlar. Ancak bir Türkün himayesinde olursanız, onların efendiliğini kabul ederseniz, onların çizdiği sınırlar içerisinde siyaset yaparsanız anlam bulabilirsiniz ve aslında Kürt kalabilirsiniz. Aksi halde cahil, yetersiz, ilkel, feodal, baldırı çıplak olursunuz.

HDP ve Kürt partilerinin ittifak kurması hayati öneme sahiptir. Kürtlerin Türkiye’de tarih sahnesine birlik olmuş bir şekilde çıkması ve her farklılığa saygı göstererek ittifakı ayakta tutması, ulusal birlik arayışı içerisinde büyük öneme sahiptir. Kendi kendimizin efendisi olduğumuzu sömürgecinin yüzüne bir tokat gibi indirmemiz gerekir. Ancak o zaman Kürt halkı gasp edilmiş haklarına kavuşabilir.

Sözün özü; hayati öneme sahip bu ittifakı yaşatmak için bütün Kürt fraksiyonlarına görev düşmektedir. İttifakın ilk sınavı Ozan Kardaş’a yönelik karalama kampanyasıdır. Kardaş’ın HDP ile örtüşmeyen düşüncelerinin olabileceğinin farkına varmak, onun Kürt İttifakı’nın bileşeni olan KDP-T siyasetinde yetiştiğinin bilincine varmak ve HDP içerisindeki Türk solundan kişilere gösterilen müsamahayı Kürtlere de gösterecek bir tutum edinmek gerekmektedir. Ancak o zaman geleceğimizi kendimiz inşaa edebiliriz.

 

Cihat Emir Aykaç

27.01.2019