Sykes/picot taşeronlarının kendilerine dönük...

Sykes/picot taşeronlarının kendilerine dönük her tahdidi Kürdistan Hükümetine bağlamaları tesadüf değildir.

Gelişmiş modern Avrupa’nın hızlı inşasını sağlayan en önemli ekonomik program Fransa/Britanya/Rusya arasında imzalanan ve Troçki’nin deşifre ettiği 1916 Sykes/Picot dezenformasyon programıdır.

Rusya 1917 Ekim Devrimi sonrası antlaşmadan çekildiğini deklare etse de, Mahabad‘ta Kürd direnişinin boğulması için İran’ın yanında pozisyon alması, aslında Sykes/Picot’a dahil olduğunu da ispatlar bir durumdur. Sykes/Picot böl-yönet programını hızlandıran en önemli sebep “Piyade, süvari, topçu ve istihkam birlikleri ile bölgeyi en iyi bilen yerli unsur Kürdler’den oluşan 6 ordunun zaferidir.”

Sykes-Picot Anlaşması, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin, Osmanlı Devleti'nin 6. ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya ve Fransa arasında yapılan ve aynı yılın Ekim ayında Rusya tarafından onaylanan, Osmanlı Devleti'nin Kürdistan ve Levant topraklarının paylaşılmasını ön gören gizli bir antlaşmadır.

Bu anlaşma, 1925 ve 1938 arasında katledilen liderlerin aslında neden idam edildiklerini ve mezar yerlerinin neden saklandığını gizleyen ve aynı zamanda hafızası silinmiş toplumlar ve gizli sömürgeler yaratma programıdır. Gizli sömürgelerin arasında bölüşülen “Sömürge statüsünde bile sayılmayan” Kürdler’in İnkar, imha ve asimilasyon ile yok edilmeye çalışılması” da bu programın en önemli başlığıdır.

Bu programı sabote edebilecek engellerin oluşmaması için de, ihtiyaç duyulan önlem planı tam 10 yıl sonra 1926 Ankara Antlaşması ile oluşturulmuştur. 1926 Ankara Antlaşması, karşılıklı bahaneler ile işgal ve ilhak girişimlerini meşru kılan bir anlaşmadır.  Hatay meselesinin 1924 yılında Efrin’e yerleşen “Mürid Hareketi” lideri, İzmitli Alim Şeyh ibrahim efendi” üzerinden İlhakı da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Ayrıntı için Bknz: http://www.peyamakurd.com/tr/Niviskar/araplarin-acemlerin-ve-tuerklerin-hayalindeki-kuerd-nasil-bir-kuerd-duer

İran destekli tek kelime Kürtçe bilmeyenlerin, silahlı unsurların Kandil’deki varlığı da yine benzer bir durumdur. Varlıkları Kerkük, Şengal, Süleymaniye, Hewlêr, Halepçe, Barzan ve genel anlamda Kürdistan’i kazanımların yok edilmesi içindir.

Süleymaniye’de rehin alınan Türk diplomatlar ve yol kontrollerinde kaçırılan kamu görevlilerinin İran sınırları içindeki Kandil’de zorla tutulması bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir husustur. Uluslararası kurum ve kuruluşların bu rehin almalara sessiz kalmaları da oldukça düşündürücüdür.

Genel anlamda bu silahlı unsurların Kürdistan Bölgesi’nde varlıkları Ankara Antlaşmasına göre Hewlêr’in, İran-Irak ve Türkiye tarafından işgal edilmesine olanak sağlamayı amaçlamaktadır. 1926 Ankara Antlaşması bölünen ve parçalanan Osmanlı’nın Kürdistan ve Levant topraklarının statüsüz ve işgal durumunun tutarsızca devamını amaçlayan bir antlaşmadır.

Geçirdiğimiz son 100 yılda bu temelde entrika, yalan, imha, fitne, şirk, küfür ve bid’at zırhı ile kuşanan yönetimlere tanıklık ettik... Her defasında farklı ve bir birine zıtmış gibi görünen iktidarların sürekli paradigma değiştirerek kurguladıkları iktidar oyunları sahnelendi önümüzde.

Sol/ Sosyalist, dindar/islamcı, sağ/muhafazakâr sloganlar İle ortaya çıkan her güruh, aslında sykes/picot ‘un devamlılığı uğruna varlığını koruyordu. Bugünün vekalet savaşlarının mimarlarına hizmetlerini gizleme gereği bile duymuyorlardı. Rus mandası, İran Şah ve Molla rejimlerinin Kürdler’e yaklaşımı ile yapay Irak/Suriye oluşumlarının devrik kral ve Baas rejimlerinin Kürdler’e yaklaşımı her zaman aynıydı.

Türkiye’de dönem dönem reform ve değişim çabalarının ortaya çıkması ve ülkenin darbeler ile kurulum ayarlarına çekilmesi, aslında bu laboratuvar ürünü yönetici güruhların statükoya sadakat adına “Sykes/Picot sömürge programına” bağlılıklarını da kanıtlar nitelikteydi.

Menderes ve arkadaşlarını katleden faşist güruhun 1961 anayasası İle yüzlerce mazlumu katleden Kenan Evren ‘in 1980 anayasası, bu kurulum ayarlarının en vahşi uygulanış yöntemi olarak hafızalara kazınmıştı. Çözüm sürecinde bölgede çocukların eline verilen silahlarla alternatif kamu düzeni görüntüsü vermeler, aba altından sopa göstererek kaba kuvvete dayanan “miadı bitmiş” yozlaşma sistematiğini dayatmalar, kurban dağıtan çocukların çıplak bedenine vahşiliği, barbarlığı, gaddarlığı resmetmeler…

Tüm bunları Erdoğan ve AKP’yi devirmek için darbe beklentisi ile ısrarla sürdürmeler, sykes/picot ile temelleri atılan ahlaki açıdan sorunlu,  muhatap alınamayacak kadar güvenilmez olan “kişilik bozukluklarının” farklı yaşam formlarında nasıl devam ettirildiğini de ispatlıyordu.

 

Veysel Göker

24.09.2018

 


Bu Makale 42121 defa okunmuştur.