Kürt siyaseti, yaşanan trajedi ve travmaları aşma eşiğinde

Kürt siyasetinde müthiş bir değişim dönüşüm ve ulusal hedeflerde arayış dönemi yaşanmakta. Bu tespit iyimser bir öngörü olmakla birlikte, Kürt siyasetinin birlik çabalarında handikapların aşılma sorunlarının olduğu da göz ardı edilmemeli tabi ki.

Kürt siyaseti yıllardır iç ve dış çatışmalarını travmatik bir biçimde yaşıyor. Yaşadıkları coğrafyanın dört parçası ….. zulası rejimler olunca ( Türk , Arap , Acem vs..) ve bu milletlerin ortak özelliğinin Kürt milletinin birliğini engellemek için her türlü hile ve entrikalara baş vurabilecek denli kurnaz oldukları bilinmekte.

Geçmişten günümüze Kürt siyasetinin tarihsel dönemlerinin öz eleştirisini yaptığımızda dünün yanlışlarından dersler çıkaran hiçbir örgüt partinin olmadığını görürüz. Özelikle Bakur'da sosyalizmin revaçta olduğu 70'li yılarda sosyalist sistemin ezilen ulusların kendi kaderlerini tayini anlaşmasına dayalı olarak bir çok Kürt örgütü farklı ideolojik ayrılıklarla sosyalizmin ideolojik tezlerini savunuyorlardı.

Kemalist Türk solu o dönem ulusların ayrı örgütlenme tezine karşı çıkarken, Kürdistan'ın toplumsal yapısının feodal oluşu ve henüz sınıfsal dinamiklerin ortaya çıkmadığı iddiasını temel gerekçe olarak gösterip, sorunun çözümünü devrim sonrasına erteliyorlardı. Tabi bu gerekçenin altında Sovyetlerin ideolojik yayılmacılığı ve emperyalist hesapları yatıyordu. Kürt siyaseti o dönemde enerjisini büyük oranda sosyalizmin sözde 'özgürlük, eşitlik ve demokrasi' ideallerine harcadı.

Kürt milletinin temel sorunu olan ulusal demokratik hakları örgütlü bazda önce çıkarılmadı. Nitekim sosyalist sistem kendi içerisinde çürümüşlüğü yaşarken, Gorbaçov'un glasnost değişim çağrıları ile dağılmaya mahkum oldu. Kürt siyasetinin örgütlü gücü de 12 Eylül darbesiyle tamamen dağıldı ve ne yazık ki Türk devleti ve derin güçler yeni bir projeyle Kürt örgütlerini sindirmek için Diyarbakır'de siyasi mahkumlara insanlık dışı baskı ve işkence yöntemleri uyguladılar.

Asıl mesele geçmişten bugüne Kürt siyasetinin bugün geldiği durumdur. Zengin tecrübelere sahip olan Kürtler ne yapıyorlar? Uluslararası sermayenin globalleştiği, emperyalist paylaşım savaşlarının fiili işgal dönemlerinin sona erdiği bir dönemde, Orta Doğu'nun yeniden yapılanmasında önemli bir aktör olmaları nedeniyle, Kürtler izleyecekleri strateji ile bağımsız Kürdistan'ın geleceğini tayin edebilir.

Güney Kürdistan'da oluşan Federe Kürt Yönetimi önemli kazanımlar elde etti ve uluslararası güçler tarafından muhattab alınan bir konuma geldi. 25 Eylül 2017'de Sayın Mesut Barzani'nin engin öngörüsü ve halkın %93'lük katılımı ile bağımsızlık iradesini göstererek, uluslararası self-determinasyon hakkının tapusunu aldı. Kürt milletinin 100 yıllık rüyası bu şekilde dünya kamuoyuna duyurulmuş oldu.
Referandum süreci sonrası Kürt düşmanı bölge ülkelerinin uykuları kaçarken, Kerkük işgali ve Kürdistan'a yönelik ambargo uygulayarak referandumda gösterilen irade kırılmaya çalışıldı. İçerden ve dışarıdan yapılan tüm saldırılar bertaraf edildi. 4 parçada Kürtler'in yaşadığı acılara yeni bir umut olan referandum, ulusal birlik arayışlarını güçlendirdi.

Bundan sonra, Kürtler öncelikli olarak kendi içlerinden başlayarak, Güney Kürdistan'ın kazanımlarını koruma ve destek olmayı bir ilke haline getirmelidirler.

Son 35 yıldır PKK'nin sürdürdüğü silahlı mücadele, Diyarbakır zindanlarında yaşanan insanlık dışı baskıya haykıran özgürlük çığlığı, bir süreden sonra büyük bir isyana dönüştü. Hareketin bir umut olabileceği beklentileri ile halk fedakarca en büyük desteği verdi. Gencecik çocuklar akın akın mücadele saflarına katıldılar. Devletin tüm baskılarına rağmen bölge halkı evlerini, yerlerini yurtlarını, terk etme pahasına da olsa mücadeleye yoğun destek vererek hareketi büyüttüler.

Çünkü PKK başlangıçta özgürlük ve bağımsızlık ideallerini taşıyordu. Mazlum Doğan ve yurtsever kadronun ruhunu taşıyordu. Ancak bugün ne yazık ki PKK siyaseti, 4 parçada Birleşik Bağımsız Kürdistan idealini geri plana atarak, oyun kurucu güçlerin projelerine tabi olurken, 'demokratik cumhuriyet', 'demokratik özerklik', 'demokratik konfederalizm'  gibi ulus devlet karşıtı tezlerle Kürt milletini oyalamaya dönüştü.

Bakur'da halk, merkezi otoriteye dayalı lider kadro kültünün yönlendirmesinden kurtulamıyor. Örgüt kendi içinde özgür irade temelinde sorgulama cesaretini ortaya koyamıyor. Son günlerde Duran Kalkan'ın '4 parçada Kürtler özgürleşmezse Güney Kürdistan'ı rahat bırakmayacağız',  Bese Hozat'ın 'Şengal Irak toprağıdır' açıklamaları ile Murat Karayılan'ın 'Kürdistan'ın kazanımlarını koruyacağız' açıklaması birbiriyle çelişen açıklamalardır ve bu da örgütün ne kadar sıkıştığını ve oyunun bozulduğunu gösteren işaretleri vermektedir.

Ortaya çıkan gelişmelerle birlikte Güney Kürdistan'ın bağımsızlık hedefinin durdurulamayacağı endişesini taşıyan PKK, arka plan projelerinin çökeceği paniğini yaşanmaktadır.
PKK muhalifi Kürt siyaseti ve HDP içindeki ulusalcı damarın Kürt milletine yeni bir travma yaşatmamak adına iç çatışmalara meydan vermeden, mevcut durumu bir fırsata dönüştürme stratejisine hizmet etmeleri gerekmektedir. Bunca yıldır ağır bedellerle sürdürülen özgürlük mücadelesi şehitlerinin ve halkın umutlarını boşa çıkarmamalıdırlar.

Lütfü Kıvanç 

28.05.2019