“Son Barbarik Pagan Ayini”

Türk’ü  “DİN”,  Devlet’i  “TANRI”,  Türkçülüğü ise o dinin kadim “mezhebi” olarak gören 100 yıllık “barbarik pagan ayininin” sonuna yaklaşılıyor.

PYD ile göz temasında bile bulunmamaya özen gösteren Türkiye, PKK’nin ateşkes ilan etmesini muhtemelen bir köşeye sıkışma olarak okuyacak. DYP’li eski Demokrat Parti genel başkanı şimdiki “İçişleri Bakanı” Süleyman Soylu da Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silahsızlanma çağrısı yapmasını PKK’ye karşı kazanılmış bir zafer olarak yansıtacak.

Oysa gelinen son aşamada PYD/YPG Rojava’da en kazançlı çıkan yapı haline geldi.

Bu sebeple kendisini dönüştürmeye, iyi bir komşu olmaya hazırlıyor.

Elinde koca bir bütçe, En yeni silahlar bulunan PKK de bu durumdan gayet memnun.

Hele hele Süleyman Soylu’nun son kayyum sürprizi, daha da memnun hale getirdi.

90’lı yılların devlet aklının ürünü olan, topyekûn savaş konseptinin uygulayıcılarının bugün tüm teşkilatlarını ele geçirdiği AKP’nin, Kürdistan Bağımsızlık Referandumu ile devam ettirdiği Anti-Kürt yaklaşımlar ve partneri MHP ile sergilediği son tutarsız refleksler, Türkiye’yi on binlerce eli Silahlı cihatçı teröristin sığınacağı  (almazlarsa saldıracağı) son liman haline getirdi.

İdlib‘te Suriye rejim güçlerinin karşısında dayanamayan cihatçı teröristler yığınlar halinde Türkiye’ye sızmaya çalışıyorlar. Türkiye’den eski şefkat ve sevgiyi de göremeyince neye uğradıklarını şaşırıyorlar.

Büyük ihtimalle Türkiye’yi bumeranga dönüşen bu cihatçı beladan ABD ve Rusya desteğini alan Rojava Peşmergeleri ile PYD/YPG kurtaracak gibi.

Nihayetinde ABD ve Rusya, PYD/YPG’yi Türkiye’ye kurtarıcı bir güç olarak sunmaya hazırlıyorlar.

Türkiye, Rojava özerk bölgesinin, eğer kaçınılmaz son buysa; kendi çıkarlarına uygun olabilecek bir çizgide oluşmasına hazırlanıyor. Türkiye biraz nazlansa da bu gerçeğe de kendisini hazırlıyor.

Bunun için, yapay içi kof dava ve beka yalanları ile yolsuzluk ilişkileri etrafında kümelenen ayaktakımlarının ve faşist/şoven cahil halk yığınlarının gazını, kayyumların üzerinden almayı başarıyorlar. Devamında olabilecek iyi şeylerin önüne de set örmeye çalışıyorlar. Eski devlet aklının vazgeçemediği uygulamalardır böyle durumlar. Değişimi hisseden ergenekon varlığını başka türlü nasıl sürdürebilir ki?

S-400 alımlarının ve Su-57’ savaş uçaklarına olan ilginin güçlü bir müttefik kazanma rüşveti olduğunu bilmeyen yok. Peki ya S-400 ile Su-57 savaş uçaklarının Rojava özerk bölgesi ile iyi geçinme hibesine dönüşme ihtimaline ne demeli.

İdam yaygarası da belki de bu konseptin önemli bir paçasıdır.

Yargının kayyum atamaları hususunda aleyhte karar vereceğini, belediye başkanlarının kısa zaman sonra görevlerine iade edileceğini de biliyorlar.

Devlet aklı 100. Yılına tüm kurum ve kuruluşları ile kendisini baştan sona yenileyecek, temizleyecek, toparlayıcı, kucaklayıcı yeni bir İktidar partisi ile girmeye hazırlanıyor. Yeni desenler yeni motiflerle zenginleştirdiği yeni bir formayı giyinmeye hazırlanıyor.

Bu yeni iktidar, ne İttihatçı Türkçü İslamcıların, ne de statükocu ittihatçı ulusalcı kemalistlerin ardılı olmayacak gibi.

İktidarı bırakmak istemeyen Nazi Türkü İslamcılar ise baskı, şiddet ve gaddarlığın dozunu arttırarak iktidarlarını korumaya çalışıyorlar. Kitleleri, ölümü göstererek sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.

Aynı perdeden sürekli olarak 100 yıllık o eski, kan ve barut kokan, mide bulandırıcı atonal emirleri adeta “barbarik bir pagan ayini” gibi tekrarlıyorlar.

Red ve inkâr sesleri ile dolu bu kontrolsüz moment, tıpkı bir mahşer kargaşası gibi acımasızlaşıyor. Mitingler, toplantılar, basın açıklamaları, diplomatik temaslar, verilen her resmi demeç, görevlendirmeler, yeni atamalar, hak gaspları, zamlar, KHK’lar, istifalar, konuşmalar, sloganlar giderecek öldürücü bir kuvvetli sese (fortissimo ’ya) dönüşüyor.

Asi ayaktakımları agresifleştiriliyor, sataşmalar kavgaya, kavgalar birbirini acımasızca boğazlamaya, boğazlamalar dehşete, dehşet kaosa dönüşüyor. Sonrasında herkes birer Amok koşucusuna dönüştürülüyor.

Türk’ü  “DİN”,  Devlet’i  “TANRI”,  Türkçülüğü ise o dinin kadim “mezhebi” olarak gören 100 yıllık “barbarik pagan ayininin” sonuna yaklaşılıyor.

İslamcılığın Zerk ettiği dar kavmiyetçi, asabiye zehrinin etkisinden kurtulmaya çalışılıyor.

İttihat-ı Terakki, münevver ve mütedeyyin çevreleri kandırarak kendi yanına çekip iktidara gelince nasıl aldattıysa, bugünün İttihat-ı Terraki’si de aynı şekilde günümüz aydın ve entelektüel çevrelerini kandırabildi.

Bu mütedeyyin ve münevver çevrelerin sessiz devrim yürüyüşleri, istifalar ile sessizce devam ediyor. Medeniyet çemberinin içinde olmak; en iyiye, en mükemmele ulaşabilmek, çabalamak ve de cehd etmek, kendini sürekli yenileyebilmektir.

Ve alametler İyiye alamettir...

 

Veysel Göker

06.09.2019