Almanya ve Almanya’daki KDP teşkilatı

İçinde bulunduğumuz dönemde, Kürdistan meselesinin dünya gündemini nasıl meşgul ettiğini, bu meselenin çözümüne dair uluslararası siyasi aktörlerin konsept üzerinde yoğunlaşmaları ve Kürtlerin bu gelişmelerdeki yeri ve sorumluluklarına değinirken, bazı önemli noktalara işaret etmek gerekiyor. 

Türkiye’nin Güneybatı Kürdistan’ına karşı yürüttüğü katliamın durdurulmasında, yurtdışında yaşayan Kürtlerin, diğer adı ile diaspora Kürtlerinin önemini ve rolünü görüyoruz.

Bütün Avrupa’yı ayağa kaldırabilecek eylemler, toplantılar düzenlenmekte ve diplomatik girişimlerde bulunuluyor ve bu Türkiye’yi saldırgan politikasından dolayı tamamen izole edebiliyor.

 70’li yıllarda durum çok farklıydı. BAAS rejiminin Moskova desteği ile Kürtlerin üzerine yağdırdığı napalm bombalarından topraklarını terk etmek zorunda kalan yüzbinlerce Kürdün durumuna dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için düzenlenen eylemlerinde yer alan Kürtlerin sayısı 40-50 kişiyi geçmiyordu. 

Şu anda genç Kürt diasporası, Avrupa metropollerinde yüzbinlerce Kürdü meydanlara çekebiliyor ve Kürt halkına karşı yürütülen imha politikasının önüne geçebiliyor. Avrupa ülkelerinin siyasi parti ve kurumlarında da örgütlü olan bu Kürtlerin çabaları, Kürdistan’da örgütlü olan çoğu siyasi partilerin icraatlarından çok daha etkili olabiliyor.

Dolayısıyla Kürt partilerinin diaspora Kürtleri ile ilişkileri ve faaliyetleri çok önemlidir. Diaspora Kürtlerinin en yoğun olduğu ülke ise, yaklaşık 2 milyona yakın Kürdün ikinci vatanı haline gelen Almanya’dır. Almanya’daki Kürtler içerisinde örgütlü olmak Kürt partileri için bir zorunluluk haline gelmiştir. Tabi bu yapılırken, o ülkenin düzen ve kanunlarına aykırı davranmamaya dikkat edilmelidir. 

Almanya, Kürtler ve KDP 

Almanya’nın, ikinci dünya savaşı sonrası dış politikada aktif rol üstlenmemesi ve uluslararası sorunlara müdahil olmaması tarihleri ile yüzleşmek zorunda kaldıklarından kaynaklı olan bir mevzudur. Çünkü, son yüzyılın her iki dünya savaşına ya sebep olmuşlar ya da savaşı bizzat yürütmüşlerdir. Bundan dolayı, kısa bir süre öncesine kadar dış politikada görünmemeyi tercih etmişlerdi.

Ancak içinde bulunduğumuz dönem, Almanya’nın dış politikada aktif rol üstlenmesi, uluslararası sorunların çözümüne katkıda bulunması bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü Almanya, istemese bile sorunlar kapısına dayanıyor.

Örneğin, Almanya bir NATO ülkesi olarak NATO’nun yaramaz çocuğu haline gelen Türkiye’yi yıllarca destekledi ve askeri alanda her türlü imkânı sağladı. Türkiye ise bu imkânları Kürt halkını imha etmek için kullandı, bu silahlarla Kürtleri vurdu, köy ve kasabalarını bombaladı ve sonunda 1 milyonun üzerinde sadece mülteci Kürt Almanya’nın kapısına dayandı ve bu Kürt-Türk sorununun aynı zamanda Almanya’nın da bir sorunu olmasına neden oldu.

Almanya’ya yerleşen Kürtlerin konumu

Almanya’da yerleşik olan Kürtlerin nüfusu 2 milyonu aşmış durumda. Kürtlerin konumunu değerlendirirken, Almanya’nın Avrupa’nın herhangi bir ülkesi olmadığını, Avrupa’nın motor gücünü teşkil ettiğin bilmek gerek.

Örneğin, Almanya’nın tek başına sahip olduğu bütçe, AB bütçesinden daha fazladır. Son yıllarda 5’ci kez üst üste dünya ihracatında en ön sırada yer almıştır.

Mülteci ve Avrupa’ya yerleşmek isteyen yabancılara en iyi yaşam koşullarını sunan ülkelerin başında gelmektedir.

Türkiye, Almanya’nın bu özelliklerini eskiden beri kullanmasını bilmiş ve Almanya’da yerleşik olan Türklerin siyasi, kültürel ve ekonomik örgütlenmesini desteklemiştir. Türklerin hem Almanya’da hem de Türkiye’de başarılı olmalarına yol açmıştır. Türkiye, son 30 yılda ekonomik alanda sağladığı gelişmeyi Almanya’da yaşayan Türklere borçludur. 

Millî Görüş teşkilatlarının Almanya’daki örgütlenmeleri, önce MSP’yi ve sonra bu partinin bağrından çıkan AKP’yi iktidara taşımıştır. Yalnız Almanya’da 350’ye yakın cami derneklerini bünyesinde bulunduran bu teşkilatın yalnız 2005-2009 yıllarında açığa çıkan yolsuzlukların miktarı 26 Milyon Euro’dur. Türkiye’ye aktardıkları paranın haddi hesabı yoktur... 

Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri dernekleri de bağış adı altında topladıkları milyonlarca paraları Türkiye’deki holdinglere aktardılar. Yalnız 2008 yıllında toplanan 41 milyon Euro’nun amaç dışı kullanıldığı için Frankfurt’ta dava açılmıştı. Bu kurumun AKP’ye olan yakınlığı bilinmektedir ve Türkiye’ye aktardığı paranın haddi hesabı yoktur…

Almanya bilim dalında da eskiden beri güçlü bir altyapıya sahiptirler. ABD ve Sovyet Rusya’sı ikinci dünya savaşından sonra ülkelerine götürdükleri bilim adamları sayesinde her türlü teknolojiyi geliştirmişlerdir. ABD’yi ilk olarak Ay’a taşıyan teknolojiyi almanlar geliştirmiştir. İkinci dünya savaşından sonra ABD’ye götürülen Wernher Von Braun ABD’de geliştirdiği roketler sayesinde, insanoğlu ilk defa Ay'a ayak basmıştır. Aynı şey Sovyet Rusya’sı için de geçerlidir. Dolasıyla Almanya, ülkelerinde yaşayan Kürtler için ve Kürdistan’ın geleceği için her açıdan çok önemlidir. 

Peki, her açıdan önemli olan ve büyük olanaklar sağlayan Almanya’da Kürtler ne yapıyor?

Kürtlerin, Almanya’daki örgütlenmeleri Türklerden farklıdır. Çünkü, her şeyden önce Türkiye gibi bir devlet arkalarında yoktur. Üstelik bu devlet Almanya’da bulunan Kürtlerin örgütlenmelerini engellemek için her yola baş vurmuştur. 

Buna rağmen Kürtlerinde siyasi ve kültürel alanda, lobi oluşturma konusunda yapabilecekleri çok şey vardır. Bu konuda, özellikle PKK’ye yakın dernek ve kurumlar başarılı olmuşlardır, çünkü onları yönlendiren devlet gibi hareket eden bir yapılanma vardı arkalarında. Ancak bunu yaparken, özellikle finans kaynağı oluşturmaya yönelik çalışmalarında, çoğu kez zora dayalı yöntemler kullanmışlardır. Bu da onların Millî Görüş ve Deniz Feneri teşkilatları gibi yargılanmalarına neden olmuştur. 

Almanya’da en sorunsuz örgütlenme şansına sahip olan KDP ise bu şansı ya kullanmıyor ya da kullanma yeteneğinden yoksundur.

Almanya’nın hemen hemen bütün Partileri KDP’ye sıcak bakıyor ve bu partinin Almanya’da sahip olduğu şansa hiçbir Kürt partisi sahip olmadı. Almanya’nın siyasi kurumları dışında, Kürdistan’da yatırım yapan büyük enerji şirketleri de KDP ye değer veriyor ve samimi ilişkiler geliştiriyor. KDP bu ilişkileri, Millî Görüş ve Deniz Feneri gibi kurumları gölgede bırakacak, yasa ve kurallara uygun Kürt kurumlarının oluşmasında kullanabilirdi.

En azından, KDP çizgisine yakın kurumlarla ilişkiye geçip onları destekleyebilirdi, ama yapmıyor veya yapamayacak kadar hantal bir örgütlenmeye sahip. Üstelik, KDP sorumluları zorunlu olmazsa, hiçbir siyasi ortam ve etkinlikte bile görünmüyor. Kürt Halkı’nın milli bayramı Newroz’a yaraşır, diplomatlar düzeyinde bir resepsiyon verebilir, ama bunu da yapamıyor. Kürtlere yönelik çalışması yok. Alman politikacıları arasında lobi faaliyetleri yok. Aksine herkes KDP’yi arıyor, ama onlar saklanmaya devam ediyor. 

Düşünün, 30 yıl Lübnan ve Suriye’de, 40 yılda Almanya’da KDP’ye hizmet eden ve 90 küsür yaşında vefat eden KDP emektarı Hesen Mele’nin cenaze merasimine bir Çelenk bırakamayacak kadar aciz duruma düşmüş. 

Almanya, Kürdistan başkanı Mesut Barzani’yi resmi olarak davet eder. KDP en azından kendi kitlesini mobilize edebilir. Bu kitle, “Kürdistan Başkanı Almanya’ya hoş geldin” pankartı ile başkanını karşılayabilir, ama maalesef bunu da yapamıyor. Kürt Cemaati gibi kurumların bu yöndeki çalışmalarının da önüne geçer üstelik eylemini de engellemeye çalışır.

90’lı yılların başında, Kürdistan Bölgesel Hükümetinin ilk diplomatik temsilciliğini Güneybatı ve Kuzey Kürdistan’ın bazı yurtseverleri açmış, KDP ve YNK temsilcilerine teslim etmişlerdi. KDP’nin Almanya örgütü, sırf kendi icraatı olmadığı için bu çalışmayı da sabote etmiş ve diplomatik temsilciliğin bir yıl aradan sonra kapanmasına neden olmuştu. 

Kürdistan Bağımsızlık Referandumu, Kürt tarihine en cesaretli adım, en kutsal eylem olarak geçti. Kürtler, tarihte birkaç kez devlet oldu ancak Referandumu ilk defa gerçekleştiriyorlardı. Ve bunun öncülüğünü de Başkan Barzani yapıyordu.

Burada, yine KDP’nin yurtdışı örgütünün, özellikle de Almanya teşkilatının aktif rol üstlenmesi gerekiyordu. KDP’nin bu alanda hiçbir çalışması olmadı. Bağımsızlık Referandumunun gerekliliğini içeren seminerler, toplantılar ve benzeri eylemler organize edilebilirdi. Ama bunu da yapmadılar, Başkan Barzani’yi de yalnız bıraktılar.

Almanya’da Bağımsızlık Referandumu ile alakalı göze çarpan tek eylem Rojava Kürtlerinin Köln’de gerçekleştirdikleri Miting eylemi oldu. Kuzey, Doğu ve Batı Kürdistan’ından, 10 binlerce Kürdün katıldığı bu eyleme sadece birkaç yüz güneyli Kürt katılmıştı. KDP’nin, söz konusu bu eyleme Kürdistan’dan gösterdiği ilgi ve sağladığı sınırlı desteğin dışında, yurtdışı teşkilatlarından hiçbir destek sunulmadı ve Almanya KDP’si yine kış uykusundaydı.

Artık bu hassas ve önemli konular üzerinde durmanın zamanı gelmiştir. Eksiklikleri görüp çare bulmak zorundalar. Almanya’nın önemi görünmeyebilir, ama bu ülke ABD’den sonra dünyanın ikinci güçlü ve önemli ülkesidir. Bu ülkedeki olanaklardan yararlanma ve siyasi ortamda yer alma yerine sırtüstü uzananların Kürt halkına zerre kadar faydası yoktur.

Almanya’da yaşayan güneyli Kürtlerin nüfusu 300 bine tekabül ediyor. 300 bin güneylinin %90 KDP ve hükümetine karşı tavır alıyorsa bunun nedenlerini araştırıp çözüm bulmak zorunda olduklarını bilmeleri gerekiyor. Avrupa’nın diğer ülkelerinde durum pek farklı değildir.

Yeni hükümet hiçte kötü olmayan bir dönemde kuruldu ve geniş bir uluslararası desteğe sahip. Diaspora ve özelliklede Almanya Kürtleri üzerinde konsept üretmek gerekmektedir. Bilim, Spor ve edebiyat dalında her gün bir ödül kazanan Diaspora Kürtleri Kürdistan’a karşı değil, Kürdistan’a kazandırılmalıdır.

Diaspora Kürtlerini kazanamayan, onların başarılarını göremeyen, onları ciddiye almayan bir hükümet gelişemez. Kürt diasporası siyasi ağırlıkta kendini ispatlamıştır. Aynı bu Kürtlerin saklı olan ekonomik başarıları ise önümüzdeki yılların çok ciddi mevzusu olacaktır. 

Unutulmaması gereken bir husus; diaspora Yahudileri olmadan Israil devleti asla varlığını koruyamaz. Kürtlerin kaderi de Israil’e benzediği için, Diaspora Kürtleri kazanmalı.

Yeni hükümetin bu konu üzerinde acilen durması gerekmektedir.

 

Rojhat Amedi

06.12.2019