Yılmaz Güney: Kürt Kimliğime sahip çıktıktan sonra…

Birkaç gündür sosyal medya üzerinden dönen Yılmaz Güney polemiği iyiden iyiye farklı mecralara çekilmeye başlandı. Türk oyuncu Farah Zeynep Abdullah’ın, Yılmaz Güney hakkında sosyal medya üzerinden söylediği sözler kabul edilecek türden değil.

Yılmaz Güney’in ailesi yasal haklarını kullanacaklarını açıkladı. Ardından Farah adlı oyuncu, edepsiz bir biçimde, “Ok (Tamam) hâkimi vurmak yok ama” yanıtını verince işler çığırından çıktı.

Farah Zeynep Abdullah’ın soy ağacı ise dikkat çeken türden. Türk oyuncu, “Babamın babası, Erbil doğumlu. Annesi ise Kerkük ‘Türkmenlerinden’. Dedem Irak Ordusu’nda albaydı. Babamın annesinin babası ise, şimdi Karadağ'a bağlı olan Pljevlja'dan (Taşlıca). Anneannem ise Saraybosnalı” demişti.

Irkçı kişi ve hesapların Yılmaz Güney hakkında başlattıkları linç ve iftira kampanyaları devam ederken söz konusu polemik, sözde Türk solunun salyasını akıtmış olacak ki tartışmaya dahil olanların hepsi Güney’e saldırıya geçmiş durumdalar.

Hatta onu tanıyan, onunla beraber oturup kalkan sözde sanatçılar bile…

Sosyal medyada ileri gidip ölmüş bir insanın arkasından ‘terör örgütü üyesi’ gibi abesle iştigal imgelerde bulunanlar dahi çıktı ortaya.

Bu kişiler acınacak durumda bile değiller…

O günde var olan ırkçılık ve iftiralar, bugün de devam ediyor.

Ama;

Yakın dostu, Tuncel Kurtiz şöyle diyordu onun için: "O tarih içinde çırılçıplak duruyor. Üstüne yalan, iftira yürümez Yılmaz'ın."

***

Benim asıl üstünde durmak istediğim nokta,

Her fırsatta, “Biz Kürt milliyetçisi değiliz” diyerek Türklerden “Bravo” bekleyen Kürtlere de birkaç kelam etmek lazım.  

Yılmaz Güney vefat etmeden önce, "Kürt kimliğime sahip çıktıktan sonra çevremdeki birçok Türk arkadaşım benden uzaklaştı" diyordu.

Aradan 40 yıl geçti ama Türk sanatçıları, aydın ve akademisyenlerinin ezici çoğunluğu Yılmaz Güney'i hala adi, katil ve bölücü olmakla suçluyorlar…

Neden mi?

Çünkü;

Yılmaz Güney “Yaşasın Bağımsız Kürdistan” diyordu ömrünün son yıllarında…

Oysa Türkiye’deki hiçbir sanatçı, Türk sinemasına ve sanatına nerdeyse Yılmaz Güney kadar katkı sağlamamıştır.

Ama yetmemiş ve yetmiyor, çünkü Kürtler, Kürt özgürlüklerinden bahsettikleri andan itibaren, milliyetçi, bölücü, katil ve terörist olurlar, bu kadar net.

Bu durum sadece Türk siyasi paradigmanın değil, Türk halkının geninden gelen bir vakadır.

***

Türkiye’de,

Aklı selim görünen insanların aklı, konu Kürtlere gelinceye kadardır…

Mesela,

En basit örneği bugün yine gördük. Söz konusu polemiklerden sonra,

Sosyal medyada Yılmaz Güney’in adının verildiği tüm park, cadde, kültür merkezlerinin isminin değiştirilmesi için kampanya bile başlatıldı.

Vefat etmiş bir insanın arkasından yapılan bu girişimler, nasıl bir Kürt düşmanlığının ürünü, akıl artık sırra erdiremiyor.  

***

Yılmaz Güney diyordu ki;

“Kürt bir anne babanın çocuğu olarak doğdum ama Kürtçe konuşamadım. Kürtçe bilmiyordum çünkü onu öğrenmek ya da konuşmak yasaktı. Kendi kültürünüze sahip çıkmak yasaktı. Herhangi bir kimliğe sahip olmak bile yasaktı.

Tüm bu engellerin içinde kimliğimi ve kökenlerimi keşfetmem gerekti. Resmî ideoloji bana ‘Sen Türksün’ diyordu ve evde annemle babam Kürtçe konuşsa da ‘bir Türk’ olduğumu öğrenmem gerekiyordu. Bunun farkına vardığımda 15 yaşındaydım henüz.”

Yazının içinde de belirttiğim gibi Kürtler, halkçı ve ümmetçi Türklerin, ‘milliyetçilik gericiliktir’ aldatmacasına uyarak istedikleri kadar ‘biz milliyetçi değiliz, bağıradursunlar ama özgürlüklerinden bahsettikleri andan itibaren, milliyetçi, bölücü, katil ve terörist olurlar, bu kadar net..!

Çünkü orası Türkiye!


 Rojhat Amedî 

16.09.2023 

Diğer yazıları:  Kerkük için pusuya yatan birçok özne bulunuyor!

 


() PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.