Şu an için yeşil ışık görünmüyor!

Türkiye yönetim tarihinde 100 yıldır devam eden ‘demokratik ve çok sesliyiz’ geleneği var. Ve seçimlerin de bu çerçevede yapıldığı söylemi zihinlerde yer edinmiş durumda. Fakat Türkiye tarihinde şu ana kadar yapılan hiçbir seçim, hiçbir soruna çözüm olmadı ve sistem demokratik-eşitlikçi yenilenebilir bir temele oturmadı ya da oturtulmak istenmedi.

Yani bu durumda söz konusu sisteme bir isim koyarsak, Türk şovenizmi temelinde kurulan ‘Kemalizm’in’ demokrasi ile bağdaşmayacağının en temel göstergelerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, cumhuriyet tarihinde ilk defa Demokrat Parti, bu sistemin değişikliği ile alakalı bazı girişimlerinde bulundu ancak bu durum parti liderleri Adnan Menderes ile Celal Bayar’ın idamına sebep oldu.

Tehlike bitmiş gibi hareket eden sistem, demokratik açılıma yön verse de tahammül edilmeyip bir süre sonra (1971’de) tekrar darbe girişiminde bulunuldu. 70’lerin sonlarında önemli gelişmeler kat eden Kürt hareketine karşı tahammül edemeyen sistem, bu defa 80’de tekrar bir darbeye ev sahipliği yaparak mevcut sistemi korudu.

Ardından Turgut Özal, sahneye çıktı. Özal’da, Türkçülük ve köktenci/radikal sistemi değiştirmeye yönelik çaba sarf etti ama bu durum kendisinin de öldürülmesine neden oldu.

Ardından AK Parti lideri ve mevcut Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de iktidarı devralmasıyla ülkede yeni bir perspektif ortaya çıktı. Erdoğan ve partisi Türkiye Cumhuriyet tarihinde görülmemiş, değişikliklere imza attı.

Bu defa onu durduramayan sistem, Kürtler ile vurmaya çalıştı. 2015’te başlayan bu silsile hâlâ devam ediyor.

Tabi bu arada, Erdoğan da demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmayan kendi sistemini oluşturdu. Önümüzdeki seçimlerde bu sorunlara çözüm üretebilecek bir alternatif maalesef görünmüyor.

***

Türkiye ve Orta Doğu’nun en önemli meselesi olan ‘Kürdistan meselesine’ değinmekten kaçınan muhalefet, Kürtlere en ufak bir hakkı da reva görmeyecektir. Çünkü parti vizyonlarında ‘Kürtlere’ dair hiçbir şey yok. Bunu parti programlarında da görüyoruz.

Ana muhalefet CHP, tarihi ile yüzleşmiş olsaydı, Kürt milletinden özür dilemiş olsaydı, Kürtler ile ittifak yapmaktan çekinmeseydi bu gerçeklik onları içtenlikle desteklemeye neden olabilirdi.

Ama CHP liderliğinde oluşturulan Millet İttifakı bunu yapmıyor. Üstelik Kürt meselesinde iktidarın şu an takındığı üstenci tavırlara bürünmekten, “Kürtleri ‘PKK ile bağdaştırmaktan” geri kalmıyor. Bunu, Mansur Yavaş’ın söylemlerinde gayet açık ve net görebiliyoruz.

Kürdistan Bölgesi’ne karşı olan siyasetine de değinirsek Erbil ile olan ilişkileri bay-pas edip bütün ilişkileri Bağdat üzerinden yürüteceklerinin işaretini de veriyorlar.

***

Siyasi tablonun görünürlüğü şu an için bu şekilde. Bu anlamda mevcut iktidarı daha kötü bir alternatif ile vurmanın da hiçbir anlamı yoktur. Bir kötüyü ‘daha kötüyle’ vurmanın da Kürtlere hiçbir yararı yoktur.

Muhalefet, önümüzdeki seçimleri kazanabilir ama birlikte yürümeleri mümkün görünmüyor. Çünkü mevcut muhalefet, Türkiye’deki temel problemlere çözüm sunmuyor. Erdoğan karşıtlığında toplanmış 6 kişilik mekanizmanın, dertlere deva olabilecek konsepti de şu an için görünmüyor.

***

“2015 ÇÖZÜM SÜRECİ VE 2018 SEÇİMLERİNDE KÜRTLER”

2015 yılında ‘barış sürecinin bitirilmesindeki, seni başkan yaptırmayacağız’ sloganının mucidi Sırrı Süreyya Önder, Leyla Zana ile beraber yaptığı Erbil ziyaretinde “Kandil’i, Başkan Mesud Barzani’ye şikâyet etmişti.”

HDP’nin, AKP ile koalisyon yapmak istediğini ancak Kandil’in buna engel olduğundan yakınıyorlardı. Erbil’de bunu dile getiren Sırrı Süreyya, söz konusu durumu Türkiye’de her zaman içinde sakladı.

Bu siyasetsizlikten dolayı Erdoğan’ın ‘demokratik gelişimi’ ile barış sürecini de baltaladılar. Şimdi de aynı özneler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tüm kirli işlerinden sorumlu olan CHP ve Kemalizm’i tekrar yeşertmeye çalışıyorlar. Üstelik bunu Kürtlerin desteğini alarak yapıyorlar.

Türk Sol ve muhalefetinin, Kürt meselesinin çözümüne yapabileceği en büyük katkı, Kürt hareketine ideolojik, politik yol göstermelerden ziyade, kendi ideolojik-politik duruşunu gözden geçirmek, buna bağlı olarak yeni örgütlenme modelleri geliştirip ülkenin batısında Kürtlerin temel problemlerini kabul ettirmek olmalıdır. Yoksa son 20 yıl ve özellikle bu günlerde tanık olduğumuz gibi ‘kof eleştiriler’ yaparak fazla bir yol kat edemezler.

Çünkü var olan sistem, Türk şovenizmi benliğinde kurulan bir yapıdır. Kürtleri, azınlıkları ve Sünni olmayan diğer din ve mezhepleri dışlayan bir sistemdir. Sisteme en yakın Aleviler bile henüz kabul görülmüş değiller.

Bu realite, Türkiye’nin, Kürt meselesini bir tabu olarak gördüğünü ve solun merkezindeki ve hatta ucundaki de dahil olmak üzere bu tabudan tam olarak aranamadığını da gösteriyor. 

***

2015’te bu hataya imza atan HDP, Erdoğan’a MHP’yi terk edip tekrardan bir barış sürecine zemin yaratabilirdi. Ama HDP, bu kez Yeşil Sol Parti, fraksiyonu şemsiyesi altında siyasi faaliyetlerini aynen 2015 seçimlerinde olduğu gibi sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden yürütüyor. Lakin Kürtlerin siyasi dinamosu ‘Erdoğan üzerinden’ değil, Kürt meselesi üzerinden ilerliyor…

2018 seçimlerinde; Adana’nın, Antalya’nın, Mersin’in, Ankara’nın ve İstanbul’un kazanılmasında Kürtlerin çok ciddi bir payı vardı. Eğer HDP bu illerde aday çıkarmış ve seçim faaliyeti yapmış olsaydı CHP hiçbirinde kazanamazdı. Hatta imkânsızdı…

Bugün yine aynı şeyler vuku buluyor. Kürtlere ne bir temsiliyet, ne bir bakanlık ne bir kimlik ne bir anadil garantisi veriliyor. Çözüm sürecinde HDP’nin, AK Parti’ye kapıları kapatmasında da Türk solunun etkisi belirleyiciydi.

Kürt siyaseti geleneğinden gelmeyen sosyalistlerin, HDP içinde konumlanarak Kürt siyasetini ‘merkez sol’ siyasetine konumlandırma illüstrasyonu, HDP’nin bugün asıl kimliğinden saparak ‘Türkiyelileşme’ olgusuna da zemin hazırladı.

Millet İttifakı, Kürtleri yok sayıyor bu açık. Ama HDP, o kadar Erdoğan imgesine takılı hareket ediyor ki, politikasını da Türkiye’deki “kendimleştirme konseptine” teslim ediyor.

Yeşil Sol üzerinden siyaset yapan tabanda, Kürt aidiyetine dair hiçbir kavram ya da realite bulunmuyor. Kürtler, HDP’nin söz konusu yapılanmasından bıkkınlık duyuyor gibi görünüyor.

14 Mayıs 2023 çok kritik bir tarih. Özellikle Kürtler açısından daha kritik. Kötü, daha kötü ile kapatılacak mı yoksa daha da kötü mü olacak? Bunu elbette zaman ve siyasetin DNA’sı gösterecek…  Ama Kürtler için şu an yeşil ışık görünmüyor…


 Rojhat Amedî 

09.05.2023 

Diğer yazıları:  Kürtler bu TİP’lerden çok gördü ama yemedi!

 


() PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.