Kürtler, PKK üzerinden ‘Filistinlileştirilmek’ isteniyor!

Suriye ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arsında 1982 yılında şiddetli çatışmalar yaşanmış, dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ülkesindeki binlerce Filistinliyi dışarı atmıştı. 

Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat, bir gazetecinin "Hafız Esad ile aranızdaki düşmanlık nedir?" sorusuna, "Hafız Esad beni çekemiyor çünkü Washington'a ondan önce ulaşacağımı biliyor" yanıtını vermişti.

Suudi siyasetçi Prens Bender bin Sultan geçmişte verdiği bir mülakatta kulis bilgilerini vermiş, Hafız Esad ve Yaser Arafat arasında ‘barış görüşmeleri’ konusunda geçen bir diyalogu şöyle aktarmıştı: 

“Yaser Arafat ‘Camp David antlaşmasının’ Oslo Anlaşmasından 10 kat daha iyi olduğunu şahsen bana söylemişti. Ben de ona neden kabul etmediklerini sormuştum. Arafat ise bana, ‘Hafız Esed, eğer bunu kabul etseydim beni terlikle döveceğini söyledi. Ayrıca Suriye’den önce bu barış sürecine nasıl girilebilir’ demişti.”

Yaser Arafat var olan problemin ana çözüm merkezinin Washington’da olduğunu anlamış ve bunu biliyordu. Çözüm istemeyenler ise Arafat’ı engelliyordu. Fakat Yaser Arafat, Suriye’nin kendileri açısından bir engel olduğunu özellikle Hafız Esad’ın kendisi ile ‘münferit bir çatışması’olduğunu iyi analiz etmişti. 

Tüm bunlara rağmen Arafat, Washington’a ulaştı ve Filistin-İsrail meselesinde “iki devletli çözüm”fikrinde önemli bir rol oynadı. 

Lakin çözüm istemeyen bazı Arap ve Müslümanülkeler Hamas’ı tetikleyerek sahaya sürdü. Böylece İsrail ile olan ya da olabilecek her türlü çözüm sürecini baltaladılar. Bu durum günümüzde de haladevam ediyor.

**

Bu durum Kürtler açısından da aynen bu şekildedir.

Ölümsüz lider Mustafa Barzani, Washington daha doğrusu Batı’nın, Kürt meselesinin çözümünde kilitrol olduğunu bildiği için bu ilişkileri 60’lı yıllarda geliştirmeye başladı. Ancak o dönemler, soğuk savaşın yarattığı şartlar Sovyet Rusya, Türkiye ve İran üçlüsünün bu ilişkilere karşı durmasını sağlamış,ilişkilerin gelişmesini önlemişlerdi. 

Günümüzde de Rusya, Türkiye ve İran üçlüsünün, ABD ve müttefiklerinin ilişkilerini Kürtlere haram eden manevraları ülkemizin Güney ve Güneybatısında bütün çıplaklığıyla sergileniyor. 

Türkiye ve İran, yaratmış oldukları “ilerici Kürtler”mottosu ile Batı karşıtı stratejilerini devam ettiriyorlar. Piyasaya sürdükleri strateji ile Kürtleri, ABD ve Batı’dan uzak tutmak için ABD ve Batı’nın “en büyük şeytan” olduğunu kabullendirmeye çalışıyorlar. Bunun için de her türlü iletişim ve kitle imha araçlarını kullanıyorlar. 

Bu durumu kabul etmeyen Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Barzani tabanı ve ulusalcı Kürtleri ise hedefe koyup onlar ‘şeytanlaşmış’ gibi gösteriyorlar, PKK tabanını besleyen kitle iletişim araçları ve ithal siyasetçileri aracılığı ile de ‘ihanetçi’ olarak servis ediyorlar. 

PKK liderlerinden Cemil Bayık, kısa bir süre önceverdiği röportajda: “Kapitalist sistem ve NATO, KDP ile beraber, PKK’yi imha etmek istiyor” iddiasıyla meselenin özünün ne olduğunu zaten dile getirmişti. 

Oysa burada PKK’nin herhangi bir ‘imha edilme’ girişimi yok. Kaldı ki; KDP, Batı ile olan ilişkilerini PKK henüz ortada yokken geliştirmiş ve uluslararası diyaloglar ağını genişletmişti. 

Fakat o günlerde bugün PKK’nin yapmış olduğu ‘propaganda ve dezenformasyonları’ yönetme stratejisini ‘SOL’cu Kürt’ yapılanmaları üstlenmişti. Batı ile olan ilişkilerinden dolayı KDP, Barzaniler, Barzani tabanı ve ulusalcı Kürtlere hırçınca saldırıyorlardı.

Bu durum da Türk devletinin geliştirmiş olduğu bir konsepti idi. Var olan durum günümüzde güncellenerek hala devam ediyor. Sistem aynı biçimde işliyor sadece isimler ve kuruluşlar değişmiş durumda. 

**

Hedef açık ve net! Sevr ile Lozan Barış Anlaşması’nda olduğu gibi, Kürtleri Batı kanadındanuzaklaştırarak Batı’nın düşman ve kışkırtıcı olduğunu kabullendirmek.

Bu siyaset, halihazırda PKK tarafından uygulanmaktadır. PKK, tabanı ve lobisi bu durumun ‘misyonerliğini’ üstelendiğini açık açık dile getirmektedir. 

Örneğin, PKK yöneticileri, PKK tandanslı yazar ve aydınlar, her fırsatta “Batı Orta Doğu’ya yeni sırırlar çizmeye geldi ve biz buna asla izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullanıyorlar.

Kürtlerin tam da bu konuyu masaya getirip tartışması gerekiyor aslında. Peki neden diye

PKK’nin başat rolde olduğu Batı karşıtlığı ve düşmanlığının Kürtlere dair hiçbir faydası bulunmamaktadır. Aksine söz konusu yaklaşımlar Güney ve Güneybatı Kürdistanı korumaya gelen Batılı müttefikleri uzaklaştırmaya yöneliktir kasten uygulanan senaryolar bütünüdür. 

Kürt meselesini Filistinlileştirmeye yöneliktir. Kürtleri, HAMAS gibi yapmak demektir. 

Kürtlere açık açık, “KDP gibi batı dostu olmayın, HAMAS gibi batı düşmanı olun” diktesi dayatılıyor.

Bu bağlamda PKK’nin, Hamas ile benzer ilişkileri üretmesi gözlerden kaçmıyor. Örneğin Haşdi Şabi ve Hizbullah ile olan ilişkileri bilinen bir gerçektir bu da Kürtleri ‘Filistinlileştirmeye’ yönelik atılan adımlardır.

Fakat Kürt milletine bu siyaseti dayatanlar bilmeli ki Kürdistan, Filistin değil ve Kürtler de Hamas olamaz.

Bütün eksikliklerine rağmen, KDP’nin öncülüğünü yaptığı Batı ile yürüme stratejisi öyle bir seviyeye ulaştı ki, artık kimsesinin gücü bunu durdurmaya yetemez. 

Kürtleri, Filistinlileştirme ve Hamas’laştırma politikası tutmayacak. Kürtler Orta Doğu’da NATO müttefiki olarak ‘demokrasi, eşitlik ve adaletin’ köprüsü olacak. Savaşın ve durmadan akan kanın başrolü değil…

**

Barzanilerin uluslararası ilişkileri hakkında Kürt SOL’unun da büyüğü sayılan SSCB'nin 4. Devlet Başkanı Leonid Brejnev’in sözleri hala kaynaklarda durmaktadır. 

Leonid Brejnev, Mustafa Barzani için şu ifadeleri kullanmıştı;

“Barzani, her ülke ile ilişkileri geliştirebilen ancak hiçbir ülkenin siyasetine teslim olmayan bir liderdir.”

Başkan Mesut Barzani’nin de farklı bir siyaset izlediğini düşünmüyorum.

Kendisi, Kürtlerin Filistinlileşme siyasetine engel olmakla beraber radikal İslam’ın da Kürdistan’da yeşermesini önleyebiliyor. Çünkü kimse Barzanilere İslam dinini öğretemez.

Görünen o ki Kürtler, tüm dünyanın başına bela olan radikal İslam’ın önündeki Barzani avantajının farkında değil. Başka bir paradigma ile eleştiri yaparsak ‘özelliği değiştirilmiş Kürt partileri’ sayesinde Kürt milletinin genetik kodları değiştirildi. Yani, ulusalcı çizgide olan Kürtlerin çoğu bugün kendi kültüründen bile koptu. 

Batı bunu biliyor ve görüyor. Orta Doğu’da bir Kürt devletinin öncülüğünü de Barzaniler üzerinden şekillendiriyor.


  Rojhat Amedî 

      06.05.2022

 

Diğer yazıları:  Kartlar yeniden dağıtılıyor: Türkiye’nin seçim şansı bitti!

 


() PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.